Deniz Koç
Bilgisayar Teknolojisi ve Bilişim Sistemleri Bölümü’nde (CTIS) Bilişim Sistemleri Etiği (CTIS 363) adlı sıradan bir ders gibi görünen dersi sınavlar yerine getirdiği sıra dışı projelerle renklendiren çok yönlü akademisyen Reyyan Ayfer.
Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Teknolojisi ve Bilişim Sistemleri Bölümü öğretim üyelerinden yenilikçi, genç ruhlu, çok değerli ve ders verdiği bütün öğrenciler tarafından çok sevilip dikkat çeken Reyyan Ayfer ile yaptığımız söyleşide, onun akademisyenlik yıllarından, sıra dışı projelerine, çok yönlü kişiliğine, okul dışı faaliyetlerine ve de gençlik yıllarına değindik.
Mezuniyetinin ardından birçok farklı şirkette pek çok farklı sorumluluk alan Ayfer, “yaptığım işler bana edindiğim bilgiyi aktarmayı ve gençlerle zaman geçirmeyi sevdiğimi gösterdi. Yeterince para kazanıyor ancak, harcayacak zamanı bulamıyordum” diyerek emekli olmayı planladığı sırada Erol Arkun’un talebiyle 1988 yılında Bilkent Üniversitesi ile akademiye atıldı. O tarihlerden beri de okul ve ders harici pek çok gönüllü proje yürütmeye ve çeşitli kuruluşlarda faaliyet göstermeye devam ediyor. Öğrencileriyle birlikte yürüttüğü “Farkındalık Yaratma Projesi” Bilkent Üniversitesi’nde en dikkat çeken projelerden biri.
Onu meslektaşlarından farklı kılan ve çok sevilip dikkat çekmesine sebep olan özelliklerinden biri de alışılagelmiş sınavlar yerine öğrencileriyle ders içerisinde farklı projeler geliştirmesi. Bunlardan en dikkat çekici olanı da 2011 yılından beri öğrencileriyle birlikte yürüttüğü “FARKINDALIK YARATMA PROJESİ” Proje tanımında da anlatıldığı gibi Bilişim Sistemleri Etiği dersini alan öğrenciler bir kısmı sınıfta bir kısmı da laboratuvarda geçen dersler kapsamında bilişim etiği ve güvenliği ile ilgili, aslında herkese gerekli bilgilerle donanıyor birçok yaşanmış olayı inceliyor ve sonrasında da öğrendiklerini çocuklarla paylaşıyorlar.
Bilgiyi paylaşarak farkındalık yaratmak
Bilkent Üniversitesi’nde sıradan bir gün gibi başlayan günde aslında hiçbir şey sıradan değil. Alışılagelmiş üniversite öğrencileri öğretmen oluyor, sıradan üniversite öğrencilerinin yerini ise on yaşındaki çocuklar alıyor. 2009 yılından beri açılan Bilişim Sistemleri Etiği adlı ders kapsamında beş yıldır devam eden projede, son iki yıldır projeye katılan çocuklar araçlarla Bilkent Üniversitesi’ne getiriliyor ve burada üniversite öğrencilerinin onlar için hazırlamış oldukları aktivite ve sunumlara katılarak hem eğleniyor hem de öğreniyorlar. Ayfer projeyi “Özellikle internet üzerinde yaşanan olumsuz olayların tümünün nedeni bilgisizlik ve farkında olmamak. Proje, dersi alan öğrencilerin edinmiş oldukları bilgileri paylaşma sorumluluğunu yerine getirmek için her dönem çocuklara etkinlikler hazırlayıp aktiviteler yaptırarak farkındalık oluşturma amaçlı” olarak tanımlıyor.
Hedef kitle çocuklar
Peki proje kapsamındaki çocukları nasıl seçiyorsunuz? Ayfer’e göre bu çok zorlu bir süreç. Başlangıçta TEGV (Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı) ile iletişime geçerek bakım ve koruma kapsamındaki çocukların seçildiğini söylüyor. Ancak bu sene yaşanan olaylar sonucu ilan edilen OHAL nedeniyle kurumlara ve çocuklara ulaşamadıklarını ve ne yapalım derken, bilişimde kadınlar kulübünün Microsoft’ta düzenlenen bir etkinliğine gelen okullardan birinin projeyle çok ilgilenip katılmak istediklerini belirtiyor. Bir grubu bu öğrenciler oluştururken, diğer grubu da üniversitemizdeki toplumsal duyarlılık projesi topluluğunun (TDP) bir dalı olan üniversite personeli çocuklarına eğitim ekibiyle kurulan iletişim sonucu ulaşılan personel çocukları oluşturuyor diyor. Ayfer’e göre hedef kitlenin küçük çocuklar olması projenin daha da önem kazanması demek çünkü daha uzun ve detaylı bir çalışma süreci gerektiriyor. Üniversite öğrencilerinin de sunumlarını hazırlayıp aktivitelerini oluşturmak için bu uzun zamanı ayırdıklarını ve sıkı bir şekilde çalıştıklarını da sözlerine ekliyor.
Reyyan Ayfer kimdir
Kendisini bir matematik aşığı olarak tanımlayan Ayfer’e neden Bilişim Teknolojileri diye sorduğumda, 1979 yılında ODTÜ Matematik Bölümü’nden mezun olurken üçüncü sınıfta almış olduğu bilgisayar dersinin onu çok etkilediğini ve aslında sevdiği şeyin matematik değil problem çözmek olduğunu keşfettiğini söylüyor. Hayat boyu uğraşmak istediği şeyi bulduğunu ve sonrasında da kalan bütün seçmeli derslerini bilgisayar mühendisliği bölümünden aldığını; ancak o zaman ODTÜ’de bilgisayar mühendisliği lisans eğitiminin olmadığını yalnızca yüksek lisans eğitiminin olduğunu da ekliyor. Matematik bölümünden mezun olduktan sonra da ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği bölümünde yüksek lisansa başlayarak, öğrenci asistanı oluyor. Bu durumun Ayfer için önemi büyük çünkü hayali orada, mezun oldu okulda, akademisyenliğe devam etmek.
ODTÜ’de akademisyenlik hayalleri bir imza ile son buluyor
Yüksek lisansına devam ettiği dönemde, çok sevdiği bölümde doktorasını da yapıp ODTÜ’de akademisyen olmayı hedefleyen Ayfer’e bölüm başkanı aynı yerde kalmak iyi bir şey olmadığından ve öğrencilerin kendilerini geliştirmelerini istediğinden “Doktoramı yurt dışında yapmadığım takdirde bu bölümde eğitim asistanı bile olamayacağımı anlamış bulunuyorum” yazan bir kâğıt imzalatıyor. Böylelikle Ayfer’in de akademisyenlik hayalleri son buluyor. Ayfer’e göre o dönemde yurt dışına çıkması söz konusu bile değil. Sebebi ise henüz yüksek lisansa devam ederken evlenmiş olması: “Böylece eşimle tamam dedik akademik hayatımız bitti ve iş dünyasına atıldık”
İş hayatı ve akademiye dönüşü
Pek çok özel şirkette çalışıp iş hayatını da deneyimledikten sonra, kendisine ve ailesine yeterince zaman ayıramadığını fark edip emekli olma hayali kurarken Erol Arkun’un ricası üzerine 1988 yılında Bilkent Üniversitesi’ne gelerek akademiye giriyor ve bu tarihten beri de Bilkent Üniversitesi’nde ders vermeye devam ediyor. Neden yirmi dokuz yıldır Bilkent? Ayfer’e göre bunun sırrı hep sevmek, “hep sevdim, çok sevdim, öğrencilerle olmayı ve dersleri.”
Okul dışında yürüttüğü gönüllü projeler ve bilişimde kadınlar
ABD merkezli ACM (Association for Computing Machinery) kuruluşunun Avrupa Konseyi başkanlığı ve 2002-2010 yılları arasında sorumluluğunu aldığı ACM-W (teknolojide kadınlar) kuruluşunun başkanlığı, Bilkent Üniversitesi hocalarına teknoloji desteği verecek gönüllü bir grubun başkanlığı yürüttüğü gönüllü projelerden. Ayfer, onun bu faaliyetlerinin itici gücünü “bilişim dünyasında azalmakta olan kadınlar” olarak açıklıyor. “2001 yarıyılının başlangıcıydı. İlk programlama sınıfıma girdim ve şok oldum. Bütün öğrencilerim erkekti. O gece biraz araştırma yaptım ve bir makale buldum ‘The Incredible Shrinking Pipeline.’ Bu, bilgisayar konseyinde ACM'nin kadınları için gönüllü çalışmalarımın başlangıcı oldu ve öğrenci bölümünü yönetti.”
Gönüllü projelerin sizin için özel bir anlamı mı var? Elbette var diyor. Ayfer’e göre gönüllülük, ancak bir işi gerçekten seven ve isteyenin yapabileceği bir şey demek. Bu sebeple de gönüllü olarak yapılan işlere ayrı bir değer verdiğini ve kendisinin de gönüllü olarak çalışmalarına devam edeceğini belirtiyor.
Son olarak, gençlere, kadınlara özellikle de sizin gibi hayatta ve mesleki anlamda başarılı ve mutlu olmak isteyen öğrencilere tavsiyeleriniz neler? Ayfer’e göre bunun sırrı “İşinizi sevmek, her ne yapıyor olursanız olun severek yapmak” ve hayatın her alanında kendinizi geliştirmek. Özellikle bilişimde azalmakta olan kadın sayısına tekrar vurgu yaparak, kadınları daha aktif olmaya ve bilişim dünyasına katılmaktan korkmamaya davet edip üniversitenin her bölümünden öğrenciyi bu güzel, keyifli ve eğitici dersi almaya çağırıyor.
Bilgisayar Teknolojisi ve Bilişim Sistemleri Bölümü’nde (CTIS) Bilişim Sistemleri Etiği (CTIS 363) adlı sıradan bir ders gibi görünen dersi sınavlar yerine getirdiği sıra dışı projelerle renklendiren çok yönlü akademisyen Reyyan Ayfer.
Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Teknolojisi ve Bilişim Sistemleri Bölümü öğretim üyelerinden yenilikçi, genç ruhlu, çok değerli ve ders verdiği bütün öğrenciler tarafından çok sevilip dikkat çeken Reyyan Ayfer ile yaptığımız söyleşide, onun akademisyenlik yıllarından, sıra dışı projelerine, çok yönlü kişiliğine, okul dışı faaliyetlerine ve de gençlik yıllarına değindik.
Mezuniyetinin ardından birçok farklı şirkette pek çok farklı sorumluluk alan Ayfer, “yaptığım işler bana edindiğim bilgiyi aktarmayı ve gençlerle zaman geçirmeyi sevdiğimi gösterdi. Yeterince para kazanıyor ancak, harcayacak zamanı bulamıyordum” diyerek emekli olmayı planladığı sırada Erol Arkun’un talebiyle 1988 yılında Bilkent Üniversitesi ile akademiye atıldı. O tarihlerden beri de okul ve ders harici pek çok gönüllü proje yürütmeye ve çeşitli kuruluşlarda faaliyet göstermeye devam ediyor. Öğrencileriyle birlikte yürüttüğü “Farkındalık Yaratma Projesi” Bilkent Üniversitesi’nde en dikkat çeken projelerden biri.
Onu meslektaşlarından farklı kılan ve çok sevilip dikkat çekmesine sebep olan özelliklerinden biri de alışılagelmiş sınavlar yerine öğrencileriyle ders içerisinde farklı projeler geliştirmesi. Bunlardan en dikkat çekici olanı da 2011 yılından beri öğrencileriyle birlikte yürüttüğü “FARKINDALIK YARATMA PROJESİ” Proje tanımında da anlatıldığı gibi Bilişim Sistemleri Etiği dersini alan öğrenciler bir kısmı sınıfta bir kısmı da laboratuvarda geçen dersler kapsamında bilişim etiği ve güvenliği ile ilgili, aslında herkese gerekli bilgilerle donanıyor birçok yaşanmış olayı inceliyor ve sonrasında da öğrendiklerini çocuklarla paylaşıyorlar.
Bilgiyi paylaşarak farkındalık yaratmak
Bilkent Üniversitesi’nde sıradan bir gün gibi başlayan günde aslında hiçbir şey sıradan değil. Alışılagelmiş üniversite öğrencileri öğretmen oluyor, sıradan üniversite öğrencilerinin yerini ise on yaşındaki çocuklar alıyor. 2009 yılından beri açılan Bilişim Sistemleri Etiği adlı ders kapsamında beş yıldır devam eden projede, son iki yıldır projeye katılan çocuklar araçlarla Bilkent Üniversitesi’ne getiriliyor ve burada üniversite öğrencilerinin onlar için hazırlamış oldukları aktivite ve sunumlara katılarak hem eğleniyor hem de öğreniyorlar. Ayfer projeyi “Özellikle internet üzerinde yaşanan olumsuz olayların tümünün nedeni bilgisizlik ve farkında olmamak. Proje, dersi alan öğrencilerin edinmiş oldukları bilgileri paylaşma sorumluluğunu yerine getirmek için her dönem çocuklara etkinlikler hazırlayıp aktiviteler yaptırarak farkındalık oluşturma amaçlı” olarak tanımlıyor.
Hedef kitle çocuklar
Peki proje kapsamındaki çocukları nasıl seçiyorsunuz? Ayfer’e göre bu çok zorlu bir süreç. Başlangıçta TEGV (Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı) ile iletişime geçerek bakım ve koruma kapsamındaki çocukların seçildiğini söylüyor. Ancak bu sene yaşanan olaylar sonucu ilan edilen OHAL nedeniyle kurumlara ve çocuklara ulaşamadıklarını ve ne yapalım derken, bilişimde kadınlar kulübünün Microsoft’ta düzenlenen bir etkinliğine gelen okullardan birinin projeyle çok ilgilenip katılmak istediklerini belirtiyor. Bir grubu bu öğrenciler oluştururken, diğer grubu da üniversitemizdeki toplumsal duyarlılık projesi topluluğunun (TDP) bir dalı olan üniversite personeli çocuklarına eğitim ekibiyle kurulan iletişim sonucu ulaşılan personel çocukları oluşturuyor diyor. Ayfer’e göre hedef kitlenin küçük çocuklar olması projenin daha da önem kazanması demek çünkü daha uzun ve detaylı bir çalışma süreci gerektiriyor. Üniversite öğrencilerinin de sunumlarını hazırlayıp aktivitelerini oluşturmak için bu uzun zamanı ayırdıklarını ve sıkı bir şekilde çalıştıklarını da sözlerine ekliyor.
Reyyan Ayfer kimdir
Kendisini bir matematik aşığı olarak tanımlayan Ayfer’e neden Bilişim Teknolojileri diye sorduğumda, 1979 yılında ODTÜ Matematik Bölümü’nden mezun olurken üçüncü sınıfta almış olduğu bilgisayar dersinin onu çok etkilediğini ve aslında sevdiği şeyin matematik değil problem çözmek olduğunu keşfettiğini söylüyor. Hayat boyu uğraşmak istediği şeyi bulduğunu ve sonrasında da kalan bütün seçmeli derslerini bilgisayar mühendisliği bölümünden aldığını; ancak o zaman ODTÜ’de bilgisayar mühendisliği lisans eğitiminin olmadığını yalnızca yüksek lisans eğitiminin olduğunu da ekliyor. Matematik bölümünden mezun olduktan sonra da ODTÜ Bilgisayar Mühendisliği bölümünde yüksek lisansa başlayarak, öğrenci asistanı oluyor. Bu durumun Ayfer için önemi büyük çünkü hayali orada, mezun oldu okulda, akademisyenliğe devam etmek.
ODTÜ’de akademisyenlik hayalleri bir imza ile son buluyor
Yüksek lisansına devam ettiği dönemde, çok sevdiği bölümde doktorasını da yapıp ODTÜ’de akademisyen olmayı hedefleyen Ayfer’e bölüm başkanı aynı yerde kalmak iyi bir şey olmadığından ve öğrencilerin kendilerini geliştirmelerini istediğinden “Doktoramı yurt dışında yapmadığım takdirde bu bölümde eğitim asistanı bile olamayacağımı anlamış bulunuyorum” yazan bir kâğıt imzalatıyor. Böylelikle Ayfer’in de akademisyenlik hayalleri son buluyor. Ayfer’e göre o dönemde yurt dışına çıkması söz konusu bile değil. Sebebi ise henüz yüksek lisansa devam ederken evlenmiş olması: “Böylece eşimle tamam dedik akademik hayatımız bitti ve iş dünyasına atıldık”
İş hayatı ve akademiye dönüşü
Pek çok özel şirkette çalışıp iş hayatını da deneyimledikten sonra, kendisine ve ailesine yeterince zaman ayıramadığını fark edip emekli olma hayali kurarken Erol Arkun’un ricası üzerine 1988 yılında Bilkent Üniversitesi’ne gelerek akademiye giriyor ve bu tarihten beri de Bilkent Üniversitesi’nde ders vermeye devam ediyor. Neden yirmi dokuz yıldır Bilkent? Ayfer’e göre bunun sırrı hep sevmek, “hep sevdim, çok sevdim, öğrencilerle olmayı ve dersleri.”
Okul dışında yürüttüğü gönüllü projeler ve bilişimde kadınlar
ABD merkezli ACM (Association for Computing Machinery) kuruluşunun Avrupa Konseyi başkanlığı ve 2002-2010 yılları arasında sorumluluğunu aldığı ACM-W (teknolojide kadınlar) kuruluşunun başkanlığı, Bilkent Üniversitesi hocalarına teknoloji desteği verecek gönüllü bir grubun başkanlığı yürüttüğü gönüllü projelerden. Ayfer, onun bu faaliyetlerinin itici gücünü “bilişim dünyasında azalmakta olan kadınlar” olarak açıklıyor. “2001 yarıyılının başlangıcıydı. İlk programlama sınıfıma girdim ve şok oldum. Bütün öğrencilerim erkekti. O gece biraz araştırma yaptım ve bir makale buldum ‘The Incredible Shrinking Pipeline.’ Bu, bilgisayar konseyinde ACM'nin kadınları için gönüllü çalışmalarımın başlangıcı oldu ve öğrenci bölümünü yönetti.”
Gönüllü projelerin sizin için özel bir anlamı mı var? Elbette var diyor. Ayfer’e göre gönüllülük, ancak bir işi gerçekten seven ve isteyenin yapabileceği bir şey demek. Bu sebeple de gönüllü olarak yapılan işlere ayrı bir değer verdiğini ve kendisinin de gönüllü olarak çalışmalarına devam edeceğini belirtiyor.
Son olarak, gençlere, kadınlara özellikle de sizin gibi hayatta ve mesleki anlamda başarılı ve mutlu olmak isteyen öğrencilere tavsiyeleriniz neler? Ayfer’e göre bunun sırrı “İşinizi sevmek, her ne yapıyor olursanız olun severek yapmak” ve hayatın her alanında kendinizi geliştirmek. Özellikle bilişimde azalmakta olan kadın sayısına tekrar vurgu yaparak, kadınları daha aktif olmaya ve bilişim dünyasına katılmaktan korkmamaya davet edip üniversitenin her bölümünden öğrenciyi bu güzel, keyifli ve eğitici dersi almaya çağırıyor.