M. Ezgi Özbulut
Prof. Dr. Hüsnü A. Göksel 1919 yılında Bandırma’da dünyaya geldi. 1943 yılında İstanbul Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra, 1950 yılında Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde Genel Cerrahi Uzmanlığı yapmıştır. 1953 ve 1955 yıllarında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Genel Cerrahi Başasistanlığı yaptıktan sonra Doçent olmuştur. Daha sonra Amerika Birleşik Devletlerine giderek New York’da bulunan Columbia Üniversitesi’nde Kanser Cerrahisi ve Patoloji eğitimi aldı. Daha sonra Türkiye’ye dönen Göksel 1965 yılında Hacettepe Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Profesörü oldu. 1986 yılında emekliliğe ayrıldıktan sonra Başkent Hastanesi’nde çalışmaya başladı. 1984 yılında Aydınlar Dilekçesini imzaladığı için yargılanan Hüsnü Göksel, 1984 ve 1988 yılları arasında da Türk Tabipleri Birliği Yüksek Onur Kurulu Üyeliği de yaptı. 2000 yılında yakalandığı Multipl Myeloma hastalığı nedeni ile 2002 yılında hayatını kaybetti.
Kitapları: Bu Dağların Arkasında Başka Dağlar Var, Ben Bu Menekşeleri Senin İçin Topladım, Gümüş Kemerli Kız, Ayışığı Sonatı, Barışa Özlem, Lacivert Mayolu Kız, Bunca Yağmurların Söndüremediği
Prof. Dr. Hüsnü A.Göksel hayatını hastalarını iyileştirmeye adamış bir doktor olmasının yanı sıra sanata da büyük katkılar sağlamış bir insandı. Ölümün ardından 14 yıl geçmiş olmasına karşın Tıp bilimine ve Sanat’ a yaptığı katkıların etkisi hala sürmektedir. Piyasaya çıkarttığı pek çok romanı bulunan Göksel aynı zamanda Başkent Hastanesi’nin kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal’ında bir zamanlar hocalığını yapmıştır. Bu nedenle meslek hayatının son 15 yılında Başkent Hastanesi’nde ona ayrılan odasında çalışmıştır. Bu söyleşi ile birlikte okuyucularımıza Dr.Hüsnü Göksel’i daha yakından tanıma fırsatı tanıyor ve aynı zamanda başarılarını tekrar anıyoruz. Bu önemli insanı daha yakından tanımak adına 13 yıllık iş arkadaşı Tülay Özbulut ile buluştuk. İşte o söyleşi...
Dr.Hüsnü Göksel’den biraz bahsedebilir misiniz? Nasıl bir insandı?
Hüsnü Bey çok modern, sosyal, demokratik, insanlara ve hayata bakış açısı çok olumlu ve bu nedenle de pozitif bir insandı. İşinde çok başarılı bir insandı. Aynı zamanda özenli ve saygılı biriydi. Mütevazi olduğunu da söylemeden geçmek istemiyorum. Adını ve soyadını sorduklarında Profesörliük ünvanını söyleme ihtiyacı duymaz ve kendisini Doktor Hüsnü Göksel olarak tanıtırdı.
Nasıl bir doktordu?
Hüsnü Bey çok başarılı bir doktordu. Önce Amerika’da çalıştı ancak daha sonra Türkiye’yi özlediği için geri dönüp burada çalışmaya devam etti. Mehmet Haberal Başkent Hastane’sini ilk kurduğunda da Hüsnü Bey’in onunla çalışmasını çok istedi. Bende onunla Başkent Hastane’sine başladığı zaman çalışmaya başladım. Çok iyi bir cerrah ve patalog olduğu için başka şehirlerden pek çok hastası gelirdi. Aynı zamanda hastaları ile çok ilgili bir doktordu ve hastaları ile olan iletişimi çok güçlü idi. Hastalarının kanser olduğunu kesinleştirmek amacı ile mikroskopundan kendisi inceleme yapar ardından gerekli görürse cerrahiye karar verirdi.
İnsanlarla olan ilişkisi nasıldı?
Daha öncede söylediğim gibi iletişimi çok güçlü bir insandı. Önyargıları olamayan birisi olduğu için herkesle çok iyi anlaşırdı. Düşünceli bir insan olduğu içinde çevresi tarafından çok sevilirdi. Onunla çalıştığım yıllar içerisinde hiç sinirlendiği bir zamana rastlamadım. Etrafına neşe saçar ve herkesi güldürürdü, onunla çalıştığım yıllar içerisinde bir gün bile kötü geçen iş günüm olmadı.
Yazarlık yönünden bahseder misiniz?
Hüsnü Bey uzun yıllar Cumhuriyet Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaptı. Ardından bu köşe yazılarını derlediği bir kitap çıkarttı. Bunu dışında yaklaşık 7 adet romanı mevcut. O dönemler bilgisayar kullanımı bu kadar yaygın değildi, romanlarını el yazıları ile yazar bilgisayara ben geçirirdim. Romanları o kadar başarılıydı ki bazen okuduğum bölümün heycanına kapılır devamını merak eder ve yazmayı bırakıp okurdum. Okumam bittikten sonra da bilgisayara geçirmeye devam ederdim. Gerçekten çok iyi bir yazardı ve kitapları da çok tuttu.
Politika ile olan alakası nedir?
Politika ile çok ilgiliydi. Bu nedenle de politik köşe yazıları yazardı. Gündem ile çok ilgili bir insandı. Eleştirel yaklaşımlarını hiçbir zaman sakınmaz ancak güzel görüğü zamanlarda da bunun hakkını verirdi. Politikaya dahil olmayı hiçbir zaman düşünmedi çünkü yazarlık ve doktorluk fazlaca zamanını almaktaydı. Bu nedenle önceliği mesleğine ve sanata verdi.
Son yıllarından bahseder misiniz?
Kansere yakalandığını öğrendiği zaman tedavisi için gereken her şeyi yaptı ancak gerçeği de hiçbir zaman reddetmedi. Az vakti kaldığını düşündüğü için hayatı daha çok yaşamanın telaşına kapıldı. Daha çok okuması ve daha çok yazması gerektiğini söylerdi bana. Aynı zamanda kalan az vaktinde bilime daha çok katkı sağlamk için kendi durumu ile ilgili de çalışmalar yaptı. Hep daha fazla katkı yapmalıyım düşüncesinde olduğu için son günlerini dolu dolu yaşadı.
Hayata olan bakış açısı nasıldı?
Nasıl bir insan olduğundan bahsettim bu nedenle hayata bakış açısını da az çok tahmin edebiliriz. Hayata değer veren bir insandı ve yaşadığı hayatı dolu dolu geçirmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Etrafını hep güzel şeyler yapmış insanlarla doldurmaya özen gösterdi. Sanatçılara hep hayatı güzelleştiren insanlar olarak bakardı ve o da sanat ile iç içe yaşadı. Bu bakış açısı sayesinde pek çok insanın da hayatına çok fazla güzellik katmıştır. Okuttuğu pek çok öğrencisi oldu, aynı zamanda hayata geri kazandırdığı hastaları ve çevresinde onu seven arkadaşları oldu. Hayatını kaybetti ancak hayata pek çok şey kazandırdı.
Prof. Dr. Hüsnü A. Göksel 1919 yılında Bandırma’da dünyaya geldi. 1943 yılında İstanbul Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra, 1950 yılında Gülhane Askeri Tıp Akademisi'nde Genel Cerrahi Uzmanlığı yapmıştır. 1953 ve 1955 yıllarında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Genel Cerrahi Başasistanlığı yaptıktan sonra Doçent olmuştur. Daha sonra Amerika Birleşik Devletlerine giderek New York’da bulunan Columbia Üniversitesi’nde Kanser Cerrahisi ve Patoloji eğitimi aldı. Daha sonra Türkiye’ye dönen Göksel 1965 yılında Hacettepe Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Profesörü oldu. 1986 yılında emekliliğe ayrıldıktan sonra Başkent Hastanesi’nde çalışmaya başladı. 1984 yılında Aydınlar Dilekçesini imzaladığı için yargılanan Hüsnü Göksel, 1984 ve 1988 yılları arasında da Türk Tabipleri Birliği Yüksek Onur Kurulu Üyeliği de yaptı. 2000 yılında yakalandığı Multipl Myeloma hastalığı nedeni ile 2002 yılında hayatını kaybetti.
Kitapları: Bu Dağların Arkasında Başka Dağlar Var, Ben Bu Menekşeleri Senin İçin Topladım, Gümüş Kemerli Kız, Ayışığı Sonatı, Barışa Özlem, Lacivert Mayolu Kız, Bunca Yağmurların Söndüremediği
Prof. Dr. Hüsnü A.Göksel hayatını hastalarını iyileştirmeye adamış bir doktor olmasının yanı sıra sanata da büyük katkılar sağlamış bir insandı. Ölümün ardından 14 yıl geçmiş olmasına karşın Tıp bilimine ve Sanat’ a yaptığı katkıların etkisi hala sürmektedir. Piyasaya çıkarttığı pek çok romanı bulunan Göksel aynı zamanda Başkent Hastanesi’nin kurucusu Prof. Dr. Mehmet Haberal’ında bir zamanlar hocalığını yapmıştır. Bu nedenle meslek hayatının son 15 yılında Başkent Hastanesi’nde ona ayrılan odasında çalışmıştır. Bu söyleşi ile birlikte okuyucularımıza Dr.Hüsnü Göksel’i daha yakından tanıma fırsatı tanıyor ve aynı zamanda başarılarını tekrar anıyoruz. Bu önemli insanı daha yakından tanımak adına 13 yıllık iş arkadaşı Tülay Özbulut ile buluştuk. İşte o söyleşi...
Dr.Hüsnü Göksel’den biraz bahsedebilir misiniz? Nasıl bir insandı?
Hüsnü Bey çok modern, sosyal, demokratik, insanlara ve hayata bakış açısı çok olumlu ve bu nedenle de pozitif bir insandı. İşinde çok başarılı bir insandı. Aynı zamanda özenli ve saygılı biriydi. Mütevazi olduğunu da söylemeden geçmek istemiyorum. Adını ve soyadını sorduklarında Profesörliük ünvanını söyleme ihtiyacı duymaz ve kendisini Doktor Hüsnü Göksel olarak tanıtırdı.
Nasıl bir doktordu?
Hüsnü Bey çok başarılı bir doktordu. Önce Amerika’da çalıştı ancak daha sonra Türkiye’yi özlediği için geri dönüp burada çalışmaya devam etti. Mehmet Haberal Başkent Hastane’sini ilk kurduğunda da Hüsnü Bey’in onunla çalışmasını çok istedi. Bende onunla Başkent Hastane’sine başladığı zaman çalışmaya başladım. Çok iyi bir cerrah ve patalog olduğu için başka şehirlerden pek çok hastası gelirdi. Aynı zamanda hastaları ile çok ilgili bir doktordu ve hastaları ile olan iletişimi çok güçlü idi. Hastalarının kanser olduğunu kesinleştirmek amacı ile mikroskopundan kendisi inceleme yapar ardından gerekli görürse cerrahiye karar verirdi.
İnsanlarla olan ilişkisi nasıldı?
Daha öncede söylediğim gibi iletişimi çok güçlü bir insandı. Önyargıları olamayan birisi olduğu için herkesle çok iyi anlaşırdı. Düşünceli bir insan olduğu içinde çevresi tarafından çok sevilirdi. Onunla çalıştığım yıllar içerisinde hiç sinirlendiği bir zamana rastlamadım. Etrafına neşe saçar ve herkesi güldürürdü, onunla çalıştığım yıllar içerisinde bir gün bile kötü geçen iş günüm olmadı.
Yazarlık yönünden bahseder misiniz?
Hüsnü Bey uzun yıllar Cumhuriyet Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaptı. Ardından bu köşe yazılarını derlediği bir kitap çıkarttı. Bunu dışında yaklaşık 7 adet romanı mevcut. O dönemler bilgisayar kullanımı bu kadar yaygın değildi, romanlarını el yazıları ile yazar bilgisayara ben geçirirdim. Romanları o kadar başarılıydı ki bazen okuduğum bölümün heycanına kapılır devamını merak eder ve yazmayı bırakıp okurdum. Okumam bittikten sonra da bilgisayara geçirmeye devam ederdim. Gerçekten çok iyi bir yazardı ve kitapları da çok tuttu.
Politika ile olan alakası nedir?
Politika ile çok ilgiliydi. Bu nedenle de politik köşe yazıları yazardı. Gündem ile çok ilgili bir insandı. Eleştirel yaklaşımlarını hiçbir zaman sakınmaz ancak güzel görüğü zamanlarda da bunun hakkını verirdi. Politikaya dahil olmayı hiçbir zaman düşünmedi çünkü yazarlık ve doktorluk fazlaca zamanını almaktaydı. Bu nedenle önceliği mesleğine ve sanata verdi.
Son yıllarından bahseder misiniz?
Kansere yakalandığını öğrendiği zaman tedavisi için gereken her şeyi yaptı ancak gerçeği de hiçbir zaman reddetmedi. Az vakti kaldığını düşündüğü için hayatı daha çok yaşamanın telaşına kapıldı. Daha çok okuması ve daha çok yazması gerektiğini söylerdi bana. Aynı zamanda kalan az vaktinde bilime daha çok katkı sağlamk için kendi durumu ile ilgili de çalışmalar yaptı. Hep daha fazla katkı yapmalıyım düşüncesinde olduğu için son günlerini dolu dolu yaşadı.
Hayata olan bakış açısı nasıldı?
Nasıl bir insan olduğundan bahsettim bu nedenle hayata bakış açısını da az çok tahmin edebiliriz. Hayata değer veren bir insandı ve yaşadığı hayatı dolu dolu geçirmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Etrafını hep güzel şeyler yapmış insanlarla doldurmaya özen gösterdi. Sanatçılara hep hayatı güzelleştiren insanlar olarak bakardı ve o da sanat ile iç içe yaşadı. Bu bakış açısı sayesinde pek çok insanın da hayatına çok fazla güzellik katmıştır. Okuttuğu pek çok öğrencisi oldu, aynı zamanda hayata geri kazandırdığı hastaları ve çevresinde onu seven arkadaşları oldu. Hayatını kaybetti ancak hayata pek çok şey kazandırdı.