Merve Aker
Bir sanat eseri gibi tasarlanan Ankara Esenboğa Havalimanı’nın iç ve dış hatlar terminali, TAV Esenboğa ekibi tarafından, maksimum verimlilik, maksimum konfor anlayışı ile işletiliyor. Ekibin başında, mimar kimliğiyle de bu sanat eserinin yapımında görev alan TAV Esenboğa Genel Müdürü Nuray Demirer yer alıyor.
Havacılık Emniyet Kurumu tarafından 2015 Mayıs ayında, “Havacılığın Altın Kadınları- Yılın Terminal İşletmesi Yöneticisi” ödülünü kazanan TAV Esenboğa Genel Müdürü Nuray Demirer, yaşadığı tecrübelerle ve başarılı hayat hikâyesiyle tam anlamıyla örnek alınacak başarılı bir mimar, yönetici ve iş kadını.
Sizi bu başarılara ulaştıran yoldan biraz bahseder misiniz? Aldığınız eğitim bugüne gelmenizde ne kadar etkili oldu?
NURAY DEMİRER: İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi mezunuyum. Mimar olarak başladığım çalışma hayatımda işletme ve yönetim sorumlulukları ön plana geçince 2014 yılında Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi Executive MBA programından mezun oldum. İlk görev aldığım projeler otel ve tatil köyü mimari tasarımları oldu. Mimarlığın yapım kolunda çalışmaya başladıktan sonra 1994 yılında Tepe İnşaat ile yollarımız kesişti ve Erzincan Devlet Hastanesi İnşaat’ında görev aldım. 1998 yılı sonunda Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali İnşaatı için İstanbul’a gelerek havacılık sektörüne ilk adımımı atmış oldum ve TAV ailesine katıldım. Dış Hatlar inşaatı bitince İç Hatlar projesinin dönüşüm Proje Müdürlüğü’nü üstlendim. Bu çalışmanın hemen ardından Atatürk Havalimanı İlave Tesis Projesinin Yapım Müdürü olarak görev aldım. Eylül 2004’te ise Ankara Esenboğa Havalimanı İç ve Dış Hatlar Terminal İnşaatı Proje Müdürü olarak Ankara’ya geri döndüm. Esenboğa Havalimanı’na önce Teknik Genel Müdür Yardımcısı olarak, 2007 yılının sonundan itibaren de Genel Müdür olarak atanmam ile havacılık sektöründeki yolculuğum devam ediyor.
Aldığım eğitim bugüne gelmemde kesinlikle çok etkili oldu. Okullarda TÜBİTAK yarışmalarına da katıldım. Matematiğim çok iyiydi ama kompozisyon yazmayı da çok sevdim. Bu konuda da başarılıydım. Sanırım, hayatın temeline de dengeyi aldım. Dengeli olmak… Her şeyin dengede durması. Biri çok fazla değil. Birisi çok az değil. Hayat zaten dengelerden oluşuyor.
Nerede büyüdünüz? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?
NURAY DEMİRER: Ben Trakya- Kırklareli Lüleburgaz doğumluyum. Lise sona kadar Lüleburgaz’da okudum. Hep çok çalışkan bir öğrenci oldum. Ortaokulu birinci olarak bitirdim. İlk konuşmamı da orada yaptım. Bütün ortaokul öğrencilerine nasıl başarılı olduğumu anlattım. Çok güzel sulu boya tablolarım vardı. Resim yapmayı çok seviyordum. Marmara bölgesinde birinciliklerim var, ortaokul sürecinde. Liseye geldiğimde lisede, Mimar Sinan Fakültesi’nden özel bir hoca bana özellikle ders vermek istedi. Fakat o dönemde derslere daha yoğun ilgi gösterdiğim için resimi bir kenara koydum. Ve o kenarda kaldı. Belki de mimar olmamın sebebi buydu. Çünkü kalemle oynamayı, kalemi elimde tutmayı her zaman çok sevdim ve liseyi de iyi bir puanla bitirdim sonra mimarlık fakültesine girdim. 1984 girişliyim. Halen Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ne büyük yüzdelerle girebiliyorsunuz, yani eleğin çok çok üstünde kalabilmen lazım buraya girebilmen için. Benim gibi olan kişilerin arasında okudum. Taşkışla binası çok özeldi. Mimarlığın ruhunu da sana aşılayan çok güzel bir bina ve o noktada da şanslı olduğumu düşünüyorum.
Öğrencilik hayatım boyunca babam rahmetli bana çocukluğumdan itibaren hep tek bir şeyi söyledi: “Ne yaparsan yap eğitimini çok iyi yapacaksın. Yani ne olursa olsun ne okuyorsan oku, her ne yapıyorsan hep en iyisini yapacaksın.” Bir kere hayat felsefesi olarak ben buralarda büyüdüm. Bana sürekli söylenen buydu. Sen başarılı birisin. Daha da başarılı olanaksın. Sadece şuna inanıyorum. Zeki olmak ölçü değil. Hepimiz eş zekâdayız aslında. Belki de ben birçok zeki kişiden çok daha iyi konumdayım. Ama neden? Çalışkanım. Çok çalışmayı seviyorum. Sonuç odaklıyım. Benim sorumluluğum neyse bunu en iyi şekilde yapıyorum. Yani bana çocukluğumdan itibaren verilmiş temel çizgiyi uyguluyorum. Ama bunu zorla mı yapıyorum? Hayır. Benim için en büyük mutluluk kaynağı. Çok mutlu oluyorum, çok istekliyim her şekilde. Eğer bir hedefim varsa oraya bir tarih ya da bütçe ya da bana verilen bir çizgi varsa o çizgiye mutlaka bir şekilde ulaşmayı başarıyorum. Bunun için bütün parametreleri uygun hale getirmenin yolunu buluyorum.
Ben 2012 yılında Bilkent Üniversitesi Executive MBA Programına katıldım ve 2 yıl boyunca 2 haftada bir cuma öğleden sonraları ve cumartesi tam gün derse gittim. O derslerde devam zorunluluğu vardı. Bütün işlerimizi ben oradaki derslerime göre ayarladım. Herkes benim ders programımı biliyordu ve o devamlılığı sağlayabildim. Esas önemlisi aradan 20 küsur yıl geçmesine rağmen bu kadar yıl sonra öğrenciliğime döndüğümde baktım ki aynı performansı gösteriyorum. Ve şeref listesinden mezun oldum. Şaka gibi, ben tabi çok ilgilenmedim aldığım notlarla. Diplomamı aldığımda arkada başka bir belge vardı. Bu ne dedim, dalga mı geçiyorsun ya dediler, bu şeref listesi. Şunun için bunu söylüyorum yapı değişmiyor. Hani 7 sinde neyse 70 inde lafı var ya ben ona çok inanıyorum. Temel bakış açısı değişmiyor. Sen o bakış açısında varlık gösteriyorsun. Sonuç itibariyle eğitimimin dayandığı temel noktada aile eğitimi çok önemli tabi. Ailemizdeki amcam eğitimciydi ve ortaokul müdürüydü. Yöneticiydi. Muhtemelen yöneticilikle ilgili bir gen varsa ben ondan aldığımı düşünüyorum. Ve tabi onun hayat felsefesi bana çizmiş olduğu yol çok çok önemli. Öncelikle çok iyi bir insan olmayı öğrendim ailemde. Pozitif insan olmayı öğrendim. Sevmeyi öğrendim. Gülümsediğin zaman dünyaların senin olacağını biliyorum ve tüm arkadaşlarıma bunu aşılamaya çalışıyorum mümkün olduğunca. Herkese dokunmak istiyorum ki sevgi yayılsın. Hiçbir şey kaybetmezsin. Günaydın demekle, hiçbir şeyden yoksun kalmazsın 1 kişiyi daha mutlu edersin. Neden yapmayalım ne yapılmasın! Bunları çok önemseyerek gerçekten üstüne gitmeye çalışıyorum. Çok basit konulara eğiliyorum, görüyorum ki şu anda IK direktörleri tamamen beni yıllardır uygulamaya çalıştığım bu yöntemlere geri dönüyorlar şu anda. Önceleri IQ çok önemliydi. Şimdi “Emotional IQ” . Sen iletişimde başarılıysan eğer, birçok diploması olanlardan çok daha artı değerlere sahipsin. Örnek olarak alacağımız davranış tarzları çok basit. Zaten mimarlıkta çok kullanılan bir laf vardır: “Tanrı detayda gizlidir.” Aslında basit dediğimiz şeyi yapmak çok zordur. Onu yapabiliyorsan eğer, zaten sen bilgiyle donanmışsındır. Bilgelik mertebesine çok yaklaşmışsındır. Bu hayatın her noktasında var. Bunları birleştirmek çok çok önemli.
Bu süreç içerisinde çok zorlandığınız ve aşmak için mücadele verdiğiniz bir durum ile karşılaştınız mı? (Örneğin, rekabet ya da cinsiyetiniz dolayısıyla)
NURAY DEMİRER: İş hayatının cinsiyeti yoktur. Kadın ve erkek yok. Buyurun hodri meydan diyorum. Kadın vazgeçiyor. Benim yapmaya çalıştığım sürekli bu mesajı vermek. Bizde toplumsal kurallar var. O kadar kendimizi kaptırıyoruz ki bu kurallara. Ben kadınım o ne der acaba? Bu ne der acaba? Hep ön planda. Hayır, kardeşim sen işini yap! Bunu anlatmak istiyorum aslında hani kadın olarak ayrıca konuşmak değil, örnek olmak istiyorum. Vazgeçen kişinin kendisi oluyor. O yüzden de sonrasında yapabilenlere herkes imrenerek bakmaya çalışıyor. Yani bugüne kadar şantiyelerde tek kadın olarak çalıştım. 35-40 kişi olarak havalimanının tüm üst düzey yöneticileriyle aylık olarak toplanıyoruz. Tek ben bayan oluyorum. Ama farkında bile değilim. Beni en terese etmiyor. Kimseyi de en terese etmiyor. Hiç kimsenin umurunda değil. Eğer sen gerçekten yapman gereken işi yapıyorsan. Bayansan bayansın. Çok kullandığım çok güzel bir ifade var. “Kadın olmanın avantajlarını iş yaşamında kullanmadıysan eğer, kadın olmanın dezavantajlarını da yaşamayacaksın.” Bu çok güzel bir tanımlama ve doğru bir açıklama. Diğer taratan kadın beynini çalıştırmaya o kadar uygun ki. İlk insanlardan bu yana, Ortaçağ’dan bu yana böyle gelmiş. Çünkü erkek avlanmış kadın bir sürü iş yapmış. Çocuğuna bakmış, yemek için çalı çırpı toparlamış, ortamı koordine etmiş, beyni sürekli çalışmış.
Size başarmayı hedef gösteren biri oldu mu? Kendinize kimleri örnek aldınız?
NURAY DEMİRER: Ailem temel nokta. Başarılı olma adına bir tane hedefim yok, çok hedefim var. Ben aynı anda kitap okurken birkaç dalda kitap okumayı seviyorum. Bunlardan bir tanesi biyografiler. Dünyada iz bırakmış ve bir şeyler başarmış kişiler…Bunlardan bir tanesi, Gandi, Mandela, Benazir Butto… Dünyadaki değişik noktalarda iz bırakmış kişiler. Onların hepsinin hayatını okuyup incelemek benim gerçekten baktığım zaman kendime alabileceğim noktaları ayırt etmemi sağlıyor. Hayatımdaki en önemli vazgeçilmezlerimden bir tanesi kitaplarla, Filmlerle ve bir takım araştırma noktalarıyla, hepsiyle birlikte donanmayı, çok seviyorum. Dolayısıyla bir kişi diyemem birçok kişinin yaptıkları ve yapamadıkları benim için aslında takip ettiğim çizgilerden bir tanesi.
Sizin için başarıya ulaşmanın püf noktaları neler? Başarı için şansta gerekli mi?
NURAY DEMİRER: Şans… Amerika’da bir araştırma yapıyorlar. Birisi diyor ki bazı kişiler şanslıyım diyor. Bazı kişiler şanssızım. Neye göre şanslı veya şanssız olarak ayrılıyor. Buna kafa patlatıyor. Ben diyor bir inceleme yapacağım. Şanslıyım diyen kişilerin 100 tanesini bir odaya alıyor. Şansızım diyenleri diğer odaya. Ve hepsine aynı gazeteyi veriyor. Gazeteyi daha önce koordine ediyor. Tam orta sayfasında küçük bir çerçeve içinde şöyle bir not var: “Şu anda bu notu okuyorsanız eğer hemen gazeteyi kapatın muhasebeye inin 100 dolarınızı alın.” Peki, sonuç ne oluyor. Şanslıyım diyenlerin 96 tanesi alt kata iniyor, 100 dolarını alıyor. Peki, şanssızım diyenler? Sadece 5 ya da 6 tanesi aşağıya iniyor parasını alıyor. Şimdi şans var mıdır? Yok mudur? Gerçek bu aslında aynı olaylarla karşılaşıyoruz. Senin gördüğünle benim gördüğüm farklılık arz ediyor. Bu da neden? Ben iyi şeyler görüyorum ama iyi şeyleri görebilmek için kendimi donatıyorum. Bakmanın aslında temel noktası beynimizde almış olduğumuz, biriktirdiğimiz tüm bilginin gözümüzdeki sinyallerle buluşması. Fotoğraflarda o yüzden farklıdır. Kız kulesinin fotoğrafını milyonlarca kişi çeker ama hiçbiri diğeriyle örtüşmez. Neden? Deklanşöre bastığın an senin kafandan geçen düşüncelerle deklanşörün birleştiği andır fotoğraf. O yüzden farlılık gösterir.
Okulu bitirdiğimizde hepimiz aynı çizgideyiz. Okul bitti, diploma elimizde şimdi hayata geçmeye hazırız. Hayata başlarken küçük küçük değişikliklerle başlıyoruz. Sen bakış açınla birlikte çevrendekilerle birlikte, attığın adımın sende yarattığı etkilerle birlikte farklı noktalara ulaşıyorsun. Dolayısıyla 1 yıl sonra tekrar aynı hizaya gelmek istiyorsun ama onlarla artık aynı hizada değilsin. 2 yıl sonra temelli ara açılıyor. 4 yıl sonra, 5yıl sonra, 10 yıl sonra bir bakıyorsun ki… E ne oldu? Hani biz aynı anda başlamıştık? İşte aradaki o süreçler senin hayata şanslı bakıp şansız bakmanla çok alakalı. Şansı büyük oranda fırsatlar yakalamayla ilişkilendirmek lazım. Şunu unutmamak ve karıştırmamak gerekiyor. Ben geçen ay, aralık ayında yakalamış olduğum şansı bu yıl yakalayamam. Zaman geçti rüzgârlar farklı yönden esiyor. Rüzgârlar nereden esiyorsa yelkenini o yöne açacaksın ki yelken rüzgârla dolsun ve senin de yelkenin rüzgârla yol alsın. Ters yönde durursan yelken söner ve sen yol alamazsın. Yaşam çok kısa aktif olacağımız süre çok az bunu doğru hedeflere dayandırarak yapmalıyız. Merdiven doğru noktada mı? Kontrol etmelisin sürekli. Eline kalemi alıp hayatına dönüp bakmalısın. Yılbaşları önemli bunun için. Ne yaptım ben geçen yıl? Seneye neler yapacağım?
Kariyerinizde hiç unutmadığınız sizi etkilen bir an veya anı var mı?
NURAY DEMİRER: Benim Eczacıbaşı ilaç fabrikasında şantiyede çalıştıktan sonra Ankara’ya geldiğimizde Kızım 6-7 aylıktı. Bir hastane inşaatı için Tepe inşaat eşime. Eşimde benim aynı üniversiteden mimar. Sınıf arkadaşım. Onu Erzincan şantiyesine göndermek istediler ama teklif ona geldi. Eşime geldi. Daha sonra sohbet ederken benim eşim de şantiyeci deyince beni de görüşmeye götürdü. Görüşme esnasında bana aynen şunu dedi görüştüğüm kişi Tepe İnşaatın üst düzey yöneticisi. Bak kızım dedi, seni şimdi işe alıyorum dedi. Ama seni işe alma sebebim dedi senin bir şey yapman anlamında falan değil. Biz Melih’i işe almak istiyoruz. Senin de şimdi çocuğun falan var. Eğer Ankara’da kalırsan bu çocuğun aklı Ankara’da kalır. Sonra zırt pırt Ankara’ya gelmek ister o yüzden seni işe alıyoruz dedi. O kişiyle şu an halan birlikte çalışıyoruz. Bunu bana söylediğinden bu yana 20 yıl geçti. Şimdi o benim için bir dönüm noktası gibiydi. Bir fırsattı ve ben Erzincan da çalışmaya başladığım anda neleri yapabileceğimi hemen gördüler ve İsviçreli bir kreditör grupla çalıştık. Üstelik çalışmaya başladıktan 1-2 ay sonra diğer 2 inşaatın malzeme seçimi için beni istediler. O bir kırılım noktasıydı. Ve hala beni takdirle anar, en büyük destekçimdir. Ve hala şu an Tepe İnşaatın en üst yöneticilerinden birisi.
Bu pozisyona gelebilmek için hayatınızdan feragat ettiğiniz bir şey var mı?
NURAY DEMİRER: Hayat tamamen artılar ve eksilerle dolu. Bıraktıklarımız ve aldıklarımızla dolu. Felsefe olarak neyi benimsiyorum hayatın içinde? Bir bahçede özellikle bilge kişinin yanında genç bir çırak diyor ki ben artık oldum ve hayatı anlamak istiyorum. Hayat nasıl bir şey? Sizin yanınızdayım bir sürü zaman geçti. Ama hala daha ben bu olayı algılayamıyorum. Eline bir kaşık veriyor ve diyor ki burası büyük bir bahçe. Şimdi kaşığının içine zeytinyağı koyuyorum. Elinde bu kaşık bahçedeki turu tamamlayıp buraya geleceksin. Tamam diyor. Turunu tamamlıyor geliyor çok büyük mutluluk içerisinde. Tamam, bu iş oldu diyor çünkü zeytinyağını hiç dökmemiş. Bilge kişi diyor ki peki diyor. Gittiğin yollarda katmerli nefis kokan güller vardı gördün mü diyor? Görmedim diyor. Peki, çok çok güzel kokan başka bir çiçek daha yolunun üstüne çıktı onu gördün mü diyor. Görmedim. Peki, şuradaki evi gördün mü? Onu da görmedim. Şu taşları gördün mü? Onu da görmedim. Yok diyor. Şimdi esas konu bu çevrende neler oluyor onları göreceksin. Bir daha turu tamamlıyor geliyor. Bu sefer de yağ yok kaşığın içeresinde. Ya ama diyor oraya baktığımda döküldü, buraya baktığımda döküldü, başımı çevirdiğimde döküldü. Şimdi diyor bu zeytinyağını dökmeyeceksin. Ama etrafını da göreceksin. Hayat felsefem tamamen bundan ibaret: ”Hepsini birlikte yürütmek.” Hayatın içinde her ne varsa. Çünkü bizimle çok alakalı hepsi, biz yapıyoruz her ne yapıyorsak ve fırsat geçtiğinde geri dönme şansın yok. O yüzden hayatı kaçırmayacaksın. Ama yapman gerekeni de layığıyla yapıncaksın. Laf olsun diye zaman geçirmeyeceksin. İş yapıyorsan işini yap. Eğer dansa gittiysen dans et. Eğleniyorsan eğlen. Şarkı söylüyorsan sadece şarkı söyle. Hepsini karmakarışık etme. Hakkıyla ve dengede tutarak. Sadece işe gömülme.
Bazı süreçler vardır benim buranın yapımı esnasında neredeyse birkaç ay gece sadece 12’de eve gittiğimi sabah 7’de iş başı yapıp 8’de toplantıya başladığımı bilirim. Her gün… Hafta sonu dâhil. Şimdi orada ben gideyim de bir dans edeyim deme şansın yok. Zaten süreli bir iş… Ekim ayında bitecek. Şimdi hayatını planlarken gözün kapalı da yapmayacaksın bütün bunları. Ne olur 3 ay fedakârlık etsen. 3 ayın sonunda biz bu işi bitirdik ve 17 ülkenin temsilcilerini olduğu, bakanların, milletvekillerinin olduğu çok ciddi bir seremonide CEO’muz beni sahneye davet etti. Kadınlar ağlayarak ayakta alkışladılar. Ben orada bir kadını da temsil ediyordum. Demek ki kadın bunu yapabiliyormuş. Bu zor süreci yönetebiliyormuş. 3000 kişi çalışıyordu benim yanımda. Toplamda 30 000 kişi çalıştı iş sonuna kadar. Bu kolay bir iş değildi 3 yıllık süreydi şantiye. Esenboğa’nın inşaatı 2 yılda bitirdik. Önemli bir süreçti. Ama bunları çok dengeli ve güzel bir şekilde tamamladık. Yani denge diyorum!
Herhangi bir pişmanlığınız var mı? Neyi farklı yapmak isterdiniz?
NURAY DEMİRER: Çok şükür, hep yapmak istediğimi yaptım. Hayatımın içinde de yaptım. Zaman zaman çok komik 1-2 tane söylediğim şey var. Mesela üniversitedeyken saçlarım çok uzundu, belime kadardı. Şimdi gençleri görüyorum. Uçları yeşiller, maviler falan boyalı. Üniversitede iken bu şansım olsaydı kesin saçlarımı yeşil, sarı, mavi falan boyardım. Bir tanesi bu. İkinci olarak en çok hayıflandığım konu da üniversite hayatımda bütün yazlarımı neden gezerek geçirmedim diye çok düşünürüm. Sırt çantamı alıp şimdiki aklım olsaydı Türkiye’de ve dünyada mutlaka yolunu bulur mutlaka birçok yeri gezerdim.
Uluslararası bir havalimanın yöneticisi olduğunuz belli olduğunda ne hissettiniz? Bu başarı sizin için ne ifade ediyor?
NURAY DEMİRER: Şimdi başarının küçüğü, büyüğü yok. Bir de böyle bakmak lazım. Bazı konularda dışarıdan açıklamalar geldiğinde, evet ya! doğru falan dediğim şeyler oluyor. Ama işin içindeyken benim aldığım sorumluluklar zaten adım adım yükseldiğim ve aldığım sorumluluklar. Dolayısıyla birdenbire böyle bir şok yaşamış değilim. Bu binayı yaptım, sonra içinde yönetici oldum. Hani bundan daha böyle içinde olunan bir konu zannetmiyorum yaşayan kişi olsun. Bu tabi çok özel, bundan dolayı gurur duyuyorum her zaman ve tabi omzuma yüklediği sorumluluk çok ağır. Her zaman temsili görevim var. Bunun bilincindeyim. Benim her türlü hareketim aslında bir havalimanının temsili. Artık beni gördüklerinde havacılık, uçuş falan diyor insanlar. Nuray deyince havalimanı diyorlar. Havalimanı benimle bütünleşmiş durumda. Bu da bir taraftan çok hoşuma gidiyor ama öbür taraftan da bu benim için çok çok önemli. Omuzlarıma daha da yükler yüklüyor ve daha iyi şeyler yapmak istiyorsun. Daha fazla hedefine ulaşmak gibi bir idealin oluyor. Bu kadar büyük bir projenin içerisinde yer almak ve de TAV ailesi (50 000 çalışan) içinde - yurtiçi ve yurtdışında toplam 14 havalimanı- yer almak çok önemli. Ben bu 50 000 çalışanın ilk 22 yöneticisinden birisiyim. Benim sorumluluklarım belli, ben bu sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirme derdindeyim.
İyi bir yönetici sizce hangi özelliklere sahip olmalı? Her zaman için B planınız var mı?
NURAY DEMİRER: İşletmelerin yöneticilerinin orkestra şefleri ile özdeşleştiriyorum ve görevimin tanımına en güzel açıklama diye düşünüyorum. Enstrümanları çalan çok farklı birim ve şirketler var. Her birimden çıkan ses birbiriyle öyle uyum ve ahenk içinde olmalı ki müzik mükemmel duyulsun. İşini çok iyi yapan, bilgi ile donanımlı bir ekip ile çalışıyorum. Bir yönetici olarak Albert Einstein’ın formülünü ve altında yatan felsefeyi benimsiyorum: Ego=1 / Bilgi... Yani; “Ne kadar çok bilgi o kadar düşük ego, ne kadar az bilgi o kadar yüksek ego
İşletmeciliğin genel esasları çerçevesinde çağdaş, ulusal ve uluslararası tüm gelişmeleri yakından takip ederek güncel kalmak çok önemli. Belirlediğim hedeflere ulaşabilmek için var gücümle çalışıyor, gelişiyor ve değişiyorum.
Kısaca iyi bir yönetici optimum karlarla belirlenmiş olan hedefleri gerçekleştirebilmeli. Uluslararası standartlarda başarı ile tanınmak ve fark yaratmayı sağlamak temel özellikleri olmalı diye tarif edebilirim.
Yönetici olarak en iyi özelliğiniz?
NURAY DEMİRER: Sanırım erişilebilir olmak, konuşulabilir olmak, iyi bir dinleyiciyim. Konuşulmasına müsaade ediyorum. Dedikoduyu sevmem. Birinin gelip bana birini anlatmaya başladığında odadan kovduğum arkadaşlar vardır. Genelde dinlemem. Bundan dolayı herhangi bir kaybım olmadı bugüne kadar bundan sonra da olacağını zannetmiyorum. Herkes işiyle ilgilensin felsefesindeyim. Eğer bana gelip kendinle ilgili bir derdini anlatacaksan kapım sonuna kadar açık. Ama kalkıp Ayşe’yi Fatma’yı, Osman’ı anlatacaksan onu dinlemiyorum.
Otonomiyi önemsiyorum. Önemli diğer özelliğim yönetici olarak, yani benim birlikte çalıştığım arkadaşlarım kendi işlerinin patronu. Kendi kararlarını kendileri veriyorlar. Ben orkestra şefiyim, onların işlerini en iyi şekilde yapmalarını sağlıyorum. Ama kontrol noktasındayım. Yetkiyi devretmiyorum. Bu çok önemli bir çizgi. Sadece onların yoğurt yiyişlerini özgür bırakıyorum. Hedeflerini belirliyorum, sonuçlarını check ediyorum ve bunları da belirli periyotlarda yapıyorum. Sürdürülebilir olması lazım. Toplanıyoruz, üzerinden geçiyoruz. Oldu mu? Nerede aksaklık var? Hadi şimdi bunun üzerine ekleme yapalım. Değişik noktalarda tekrar toplanıyoruz.
Kendinizi yeniler misiniz?
NURAY DEMİRER: Sürekli yeniliyorum. Sürekli… Benim dünle bugünüm aynı değil. Bir önceki yılla bu yıl hiç aynı değil, sürekli değişiyorum. Algım çok açık, öğrenmeyi çok seviyorum. Hala her gün herkesten bir şey öğreniyorum. Bazen çaycımızdan, bazen kapıya gelip çöp alan görevlimizden bazen de sokaktaki teyzelerden bazen de küçük çocuklardan öğreniyorum. Buna açık olduğun zaman hayatı her gün keşfetmiş oluyorsun. Planlar yapıyorum. Gezi planları yapıyorum. Dünya’da görmek istediğim yerler var, bunları planlıyorum. Türkiye’de gitmek istediğim yerler var. Sevdiklerimle birlikte olmak için ayırdığım zamanlar var. Dolayısıyla sadece görev olduğu için değil her gün buraya geldiğimde bir başka güne geliyorum. Çünkü buranın enerjisi böyle bir şey zaten dün geçen yolsu bugün geçmiyor, bugün geçenler başka yolcular. Her gün 40 bin kişinin ayak izi var bu binada. Bu 40 bin kişide 40 bin duygu var. Biz böyle bir yerde çalışıyoruz ve onların mutlu geçmesini istiyorum. Mutlulukla yolculuklarına başlamalarını ve bitirmelerini istiyorum. Bunun için kitap okuyorum. Kitap okuyorum. Kitap okuyorum. Çok okuyorum çok seviyorum okumayı. Sadece okumayla değil, dinliyorum. Arabamda sesli kitaplar var. Çünkü 40 saat bir yolum var, o süre içinde dinliyorum. Sadece bununla da değil. Bazen bazı dizileri izlemeyi çok seviyorum. Özellikle görseli, müziği çok iyi olan diziler benim için çok keyif aldığım noktalar oluyor. Ve değişik ortamlarda bulunmak seni en çok etkileyen noktalardan bir tanesi. Bunlar sinema, tiyatro, sosyal aktiviteler… Onlara ulaşabildiğin, gidebildiğin kadar yapabiliyorsan zaten yenilenmen için en önemli kalemlerden birisi. Yani çok bir formülü yok. Sen kendini nerede ne şekilde iyi hissediyorsan onun üstüne gitmen lazım. Her gün sıfırdan başlayacaksın. Bugün yeni bir gün. Yenileme devam edecek…
Ekibinize katılacak kişilerde en değer verdiğiniz özellikler?
NURAY DEMİRER: Pozitif olmak öncelikli tabii. Bilgi düzeyi yüksek, donanımlı, çalışmayı seven, kendi konusunda uzman ve iletişime önem veren bir ekip benim için çok değerlidir. Çok hızlı karar verebilen, riskleri hesaplayabilen ve bu doğrultuda inisiyatif kullanabilen bir ekibin yapamayacağı iş yok bana kalırsa.
Teşvik ve motivasyonu artırmak için yaptığınız özel şeyler var mı?
NURAY DEMİRER: Genel prensip olarak her şeyi basite indirgemek istiyorum. Hayat zaten zor diyorum bir de siz gelip zorlaştırmayın, herkes işine baksın, işiyle ilgilensin ve çok enteresan konularla uğraşıyorsun, mücadele ediyorsun. Çünkü çaren yok idare etmen gerekiyor hepsini birden.
Yaklaşım itibariyle önemsediğim; beni bilip kitap okuma hakkında benimle sohbet etmemiş bir kişi olduğunu zannetmiyorum. Kitap okumayı çok önemsiyorum. Birlikte çalıştığım arkadaşlarımın okumasını çok çok istiyorum ve burada. Bu sene çok yapamadım ama bundan birkaç sene öncesinde gerçekten liste çıkardım. Tek tek bütün işçilerimizle gezdim. 380 kişi çalışıyor şu anda bu arkadaşların %40’ı ilkokul mezunu. Bir bölümü ortaokul, ilkokul yani eğitim düzeyi bu. Böyle olmasına rağmen ben herkesin minimum 2 kitap okumasını sağladım o yılın sonuna kadar ve bunu takip ettim. Kitap listelerini aldım, check ettim. Sohbet ettim onlarla. Kitapları aldım. Bir bölümüne ismine hediye ettim. İsmini yazdım, ismini yazınca okumak zorunda kaldı. Değişik yöntemler denedim.
Mesela bizdeki en önemli problemlerden birisi hani şey yapamıyorsun be müdür olayım, müdürün üstünde bir şey olayım. İşini iyi yap, mutlu çalış zorunluluk değil bu, yükselmek zorunluluk değil. Çünkü eğer havalimanında çalışıyorsan sen bulunduğun yerden emekli olabilirisin. So what? Ne olacak oradan emekli ol ne olur. Seçtiğim kitapları anlatmak için bu örneği veriyorum, rastgele değil. Amacım aslında o kitap okuma alışkanlığını edinirken aynı zamanda da mesajları doğru, direk damardan vermek. Benim söylememle değil kendi okuyarak bunu görmesi. Çok güzel geri dönüşler oldu. Çocuklarına örnek oldular. Şoför arkadaşım bir gün dedi ki, müdürüm dedi: “Artık akşamları yarım saat televizyonu kapatıyoruz, hanımla biz kitap okuyoruz, çocuklar da derslerini yapıyor, artık onlara derslerini yapın demiyorum. Yani bunlar çok güzel şeyler. Ama ben direk ona şunu deseydim televizyonu kapat, her akşam ders çalış. Lanet olsun! Gene televizyonu kapat dedi! Ben öyle bir şey söylemedim ve bu daha sonra yayıldı, eşlerine yayıldı, çocuklarına yayıldı, yani onlar hepsi birden kitap okumaya eğildiler. Şimdi mesela bu ciddi bir farklılıktır.
Birlikte çalıştığım arkadaşlarla fikir jimnastikleri yapıyorum, onların görüşlerini mutlaka yapıyorum. Beyin fırtınası toplantıları yapıyorum. Bunlara değişik isimler veriyorum. Mesela bu yılkilere çay-simit toplantıları dedim. Sabah saatinde topladım arkadaşları, 8 ile 10 arası. Bunlar sahada çalışanlar. Müdürler, şefler, mühendisler falan değil. Okumuş çocuklar değil, okumamış çocuklar. Onlarla toplandık. İnanılmaz görüşler çıkıyor, değişik noktalarda çünkü işi yapanlar onlar, işin içinde olanlar onlar. Yolcuyu gören, yolcudan geri bildirim alan problemleri bilen. Bir önceki yıl gelir artırıcı toplantılara çok önem vermiştim. Ondan önceki yıllarda bu devam etti. Onları da çok keyifli hale getirmiştik. Mesela gelir artırıcı toplantılarımız, değişik birimlerden, her birimden birini seçiyorduk. Şimdi bunlar farklı soluklar. O zaman ne oluyor? Herkesi oyuna dâhil ediyorum. Fark etmeden. Çünkü ben çok akıllı olsam, tek başıma yapardım değil mi bu kadar işi, bu kadar çok adam çalışıyor. Herkesin aklına ihtiyaç var. Herkes etkin olarak bu amaca hizmet etmeli.
Sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
NURAY DEMİRER: Uçmak her zaman işi kolaylaştıran bir ulaşım şekli ve 1903 yılından bu yana ilk Wright kardeşler başlamış bu maceraya. Ve şu anda en son yapılan Boob uçağı Wright kardeşlerin 37 saniyelik uçuşunu, şu an da neredeyse ses duvarını yıkarak 9 saatlik yolluk uçuşu 3 buçuk saate indirir boyutta. Yani beklide 2050 yılında karşılaşacağımız uçaklar bunların çok çok ötesinde. Havalimanları çok farklı boyutta olacak. Teknoloji ve bilim gelişiyor. Havacılık çok çok daha hızlı bir biçimde gelişiyor ama hala çok büyük potansiyel var. Şu anda dünya nüfusu 27 buçuk milyar. Herkesin uçmasını beraberinde getirecek Ortadoğu’da Çin’de özellikle Afrika ülkelerinde potansiyele sahip. Aynı biz Avrupa da ülke nüfusunun 2 buçuk katı kadar yolcuyla karşılaşıyoruz. Eğer 10 milyonluk bir ülkeyse 25 milyon kişi uçuyor. Ama henüz daha Afrika’da bu %4-%5. Yani çok az kişi uçuyor. Dolayısıyla potansiyel hala çok fazla ve o pazarlar açılacak, oralarda gelişmeler olacak ve de uçan sayısı gün geçtikçe artacak. Geleceği çok parlak bir sektör. Pazar bölündü ve daha ucuz nasıl uçabilirizi herkes şu an çalışıyor. Daha da ucuzlayacak.
Havacılık Sektörünü gençlere tavsiye ediyor musunuz? Bu işin en çok hangi özelliği sizin için vazgeçilmez oldu?
NURAY DEMİRER: Havalimanı inşaatında küresel marka olan TAV Havalimanları’nda yönetici görevinde olup Havacılık sektörünü sevmemek bana göre imkânsız dâhilinde. Bence gelecek havacılık sektöründe, bu yüzden biz TAV olarak havalimanları yatırımını kesintisiz sürdürmek hedefindeyiz. Türkiye’de havacılık sektörünün köklü bir tarihi bulunuyor ve geçtiğimiz 15 yılda yaşanan büyük dönüşümle bu alandaki küresel oyuncular arasında yer alıyoruz. Bu hızlı büyüme ve gelişmenin kalıcı ve sürdürülebilir olacağına inanıyorum. Havalimanı işletmek demek çeşitlilik demek, karmaşa yönetimini bilmek demek, bu zincirin içinde kalabiliyorsanız işi yapabiliyorsunuz demektir. Bilgi üretimine ve entelektüel birikim yaratmaya önem veren her genç bu sektörde yer edinebilir. Gençlere başka bir önerim “Hem sevdiğiniz hem de becerebildiğiniz işi yaparsanız, hem para kazanırsınız hem de mutlu olursunuz.”
İş dünyasında bir kadın olarak kariyer merdiveninde yükselmek isteyenlere ne söylemek istersiniz? Engellerle karşılaşabilecek olanlara tavsiyeleriniz neler olurdu?
NURAY DEMİRER: Size kısacık bir serüven anlatayım, Esenboğa Havalimanı’nı 24 ayda bitireceğimize söz vermiştik. Sözümüzü tuttuk. Açılış töreninde sahneye çıktığımızda 3 kadındık. Esenboğa Havalimanı İnşaatı Proje Müdürü olarak ben. Şimdi TAV Esenboğa’nın Genel Müdürüyüm. 250 milyon euroluk finansmanı sağlayan Finans Direktörü Berrin Akarsu. TAV İnşaat Genel Müdürü Aylin Öztürk. Tarifsiz bir gururdu yaşadığım. Söylemek istediğim kadın ya da erkek fırsatlar karşımıza çıktığında değerlendirebilmenin yanında işinizi doğru ve hedefe kitlenerek yaptığınızda kimse tutamaz sizi.
Kadınlara çalışın diyorum sadece. Çok çalışın çalışın çalışın… Ve en iyisini yapın. Siz bu potansiyele sahipsiniz. Kadınların sayısı artarsa iş dünyasında bu dünya da güzelleşecek. Daha yeşil bir dünya olacak. Savaşlar sona erecek. Ben iddia diyorum. Eğer bizim meclislerimizin %75’i kadın olsaydı, dünyayı yönetenlerin büyük çoğunluğu kadın olsaydı savaşlar olmazdı.
Bu biraz vazgeçmeyle alakalı bir durum. Türkan Saylan nasıl yaptı? Doktor olduktan sonra ilk olarak doğuya gitti. Nasıl yaptı? Eğitmek, kız çocuklarına dokunmak. Bir kişi. O bir kişi farklılık yaratıyor. Benazır Butto yıllarca evinde hapis hayatı yaşadı ve Pakistan için o gece öleceğini bile bile yola çıktı ve öldü. Bir suikaste kurban gitti. Nasıl yaptı? Yapan nasıl yapıyor? Eğer toplumsal baskıysa esas orada var. Her yer mollalarla dolu. Kafa kesen adamlarla dolu. Ama ben ülkeme özgürlük, bağımsızlık getireceğim dedi. Ve bütün hayatını bu mücadeleye adadı. Yapabilenler varsa biz de yapabiliriz. Ve kadınların tarihin içinde yaptığı şeyler öyle küçümsenecek konular değil. Almanya’yı bir Rus kadın 30 yıl yönetti. Rus çarının karısıydı. Ve Almanya’daki bir generalin, askerin sevgilisiydi ve de o sevgiliyi Rusya’dan yönetmeyi başardı. Yani kadının gücü çok büyük. O yüzden buradaki atlanmaması gereken konu bu toplumsal karakteri, toplumsal tanımları değiştirmek. Ben işin içindeyim. Bugüne kadar hiç kimse bana kadın olduğum için yapamazsın demedi ya da dedi ben duymadım! Belki de dedi. Çünkü duyacak durumum yoktu, ben çalışıyordum. İşimi yaptım. Kurallara uymak zorunda değiliz. Çizgide durmadığımız zaman zaten başarabiliriz. Hedefleri koyup pes etmemek gerekiyor.
Bu noktadan sonra kendinize çizdiğiniz bir rotanız var mı?
NURAY DEMİRER: Ben hedeflerimi hep küçük küçük koyuyorum. Mesela şöyle söyleyeyim Esenboğa Havalimanı’nın 2006 yılında inşaatını bitirdiğimde proje müdürü olarak, şu anki başbakanımız o zamanki ulaştırma bakanıydı ve inşaat aşamasında çok fazla görüştük çok fazla geldi inşaatımız gezdi. Şu anda siyasetin içinde olan birçok kişi inşaata gelip gidiyordu. Ve hala birçoğu organizasyonlarda beni gördüklerinde hep şöyle derler: “ Siz şimdi bakmayın Nuray’ın böyle şık şık giyindiğine, onun dizine kadar çizmeleri başında baretleriyle her yeri çamur içinde falan biz öyle halini biliriz.” Şimdi benim şöyle bir hedefim oldu; işletmeye geçtiğim dönemde dedim ki evet inşaatta başarılıyım ve beni iyi bir proje müdürü olarak biliyor sektör. Fakat şimdi işletmenin yöneticisiyim, şimdi benim yapmam gereken havacı olarak kendimi ispat etmek. Yani beni arayan kişiler artık havacı olarak arasın. Havalimanı dediğimizde Nuray’ı düşünsün. Yani havalimanı işletmecisi dediğinde onunla konuşmak istesin. Bunun için 5 yıl koydum kendime. Gerçekten de 5 -6 yılın sonunda proje müdürü değil havalimanı işletmesinin yöneticisi olarak adım geçmeye başladı.
Daha sonra “Havacılığın Altın Kadınları” ödülünü aldım. Esas beni mutlu eden geçen yıl Can Eren’in düzenlediği “Havacılıkta İlkler Listesi” ve orada konuşmacı olarak katıldım. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde. Daha sonra bu organizasyonu Kanada’ya gönderdi. Organizasyon kadın hareketleri içinde Kanada’da ödül aldı. Bu organizasyonda ben havacılıkta ilkler ilk kadınlar denilen noktada Türkiye’deki ilk uçak mühendisi, ilk paraşütle uçan kadın, ilk kabin memuru kadın, ilk mühendis kadın…Havacılığın içindeki ilkler ve ben. Kadın olarak ilk havalimanı terminal işletmesi genel müdürü olarak adım yazıldı. Bu çok gurur verici bir şey çünkü 50 yaşından sonrada o kitabı açtığında artık insanlar benim adımı ve fotoğrafımı görecek. Şimdi hedefime ulaştım. Yani havacılık adına ismim geçti.
Bundan sonraki adımda, iyi olduğum işte sosyal sorumluluk anlamındaki konulara daha çok önem veriyorum. Geçen yıldan bu yana da çizgimi gençlere yönlendirdim. Diyorum ki ne kadar çok gence dokunabilirsem benim için Türkiye için Dünyamız için bir ışık yakacağım. Bir mum yakmış olacağım. Umut olmak çok önemli. Hayalinizi her zaman taze tutun, bunu başaracaksınız, başarabilirsiniz. Bunu söylemek esas önemli olan nokta benim için. Ve geçen yıldan bu yana da birçok noktada bulunmaya çalıştım. 2017 için de rezervasyonları yaptık birçok yerde, bunu da sürdüreceğim. Bununla birlikte tabii en büyük dileğim Ankara’nın bir gün buradan yurt dışı uçuşlarını birçok başkente gerçekleştirmesi. Hatta buranın izdüşümü olan terminalin yapılması ve de dünyadaki önemli hap merkezlerinden biri olması yani dış ve iç hatta hap olacak ve de dünyanın birçok başkentiyle bağlanacak. Bu konuda da çalışmalarımı sürdüreceğim ve en büyük hedeflerimden bir tanesi bu.
Merve Aker
21101018