Deneysel tiyatronun ABD'li ünlü yönetmeni Whit MacLaughlin 2018 bahar döneminde Bilkent Tiyatrosu'nda "The Blue Hotel" adlı oyunu yönetmek için Türkiye'ye geldi.
Bilkent Üniversitesi COMD-331 öğrencileri olarak 09 Mart Cuma günü Whit MacLaughlin ile kumpanyasından çalışma yöntemine, çalışma yönteminden yeni projesi The Blue Hotel'e, The Blue Hotel'den Neşet Ertaş'a kadar uzanan güzel bir söyleşi yaptık.
Northwestern Üniversitesi'nden mezun olan Whit MacLaughlin, Jerzy Grotowski, Eduardo De Filippo, Jean-Louis Barrault gibi isimlerin metotları üzerinde çalışmış ve Shakespeare Kumpanyası'nda da bulunduğu için farklı metotları algılamış ve kendi yöntemine odaklanmış donanımlı bir yönetmen.
"Seyircilerin daha önce görmediklerini yapmak istedim."
Farklı metotlardan beslenerek kendi yöntemini oluşturan Whit MacLaughlin, eğitim aldığı dönemle şu anki dönemin çok farklı olduğunu ve birçok yöntemi deneyimleyerek uluslararası tiyatro stilleri ile deneysel yöntemleri bir araya getirerek kendi yöntemini "Seyircilerin daha önce görmediklerini yapmak istedim." diyerek oluşturmaya başlamış ve adım adım ilerlemiş. İki arkadaşı ile kendi kumpanyalarını kurmak için işe koyulmuşlar ve bu kumpanyada oyuncuların isteklerine odaklı bir ilke belirlenmiş. Ayrıca Türkiye'de kendi istediklerini yapabilen kumpanyaların olup olmadığını merak ettiğini dile getiriyor ve genelde oyuncuların belirli bir ücret ile çalışarak kendi istediklerini yapmak yerine onlara söyleneni yaptıklarına da dikkat çekiyor.
"Boş sayfa bazen en korkutucu olandır."
Türkiye'ye geliş amacı olan, Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nün 3. sınıf öğrencilerinin sahneleyeceği "The Blue Hotel" deneysel tiyatronun farklı örneklerinden birisi olacak. Özgün bir içerikle metinsiz ilerleyen oyunda, öğrenciler Eric Fischl'ın yaptığı resimlerden yola çıkarak hikâyeleri kendileri oluşturuyorlar ve parçaları birleştiriyorlar. Bu projenin sonucunu kendisinin bile bilmediğini dile getiren yönetmen, "Boş sayfa bazen en korkutucu olandır, bu yüzden haydi başlayalım diyorum ve her şey gelişmeye başlıyor." diyor ve başardıklarını ya da başaramadıklarını seyirciden öğreneceğini söylüyor. Yönettiği projeler alışılmış tiyatro eserlerinin dışında olduğu gibi izlediği yol da oldukça farklı. Provalardan ayrı olarak, sadece aktörlerle 2 hafta çalıştığını ve bunu provalardan 1 yıl önce yaptığını öğreniyoruz kendisinden
Oyunda Türk müziği esinleri
The Blue Hotel'in gelişim süreci MacLaughlin'in Türk kültürünü anlamaya çalışması ile başlamış. İlk olarak balayı için Türkiye'ye gelen yönetmen, daha önce Türkiye'yi pek çok kez turist olarak ziyaret etmiş ve burada dostlar edinmiş. Yönetmen Türk müziklerini dinlemeye ve yöresel dansları öğrenip oyunda kullanmaya büyük bir heves beslediğini fakat müzikten yana olan tercihini bilinen parçalardan yana değil de kıyıda köşede kalmış herkesin bilmediği eserlerden yaptığını söylüyor.
Oyuncuların istemediği hiçbir mizanseni rejisine katmamaya da ayrıca özen göstermiş. Yavaş yavaş projeye dair fikirler gelişirken ressam Eric Fischl'ın bütün resimlerinin toplandığı kitapları oyunculara gösteren yönetmen, önce herkesin tekli resimler seçmesini ve o resimlere doğaçlama hikâyeler yazmasını istemiş, ardından ikili resimler seçilerek grupları oluşturmaya başlamışlar. Grup üyeleri karşı karaktere yazılan hikâyeyi bilmeden kendi hikâyesini yazıyor ve aynı anda sahne üzerinde karakterlerine hayat veriyorlar.
"Neşet Ertaş dinliyorum ve oyunun ruh hali bu."
Bütün parçalar yavaş yavaş birleşirken konu oyunun müziklerine gelince çok fazla Türk müziği dinlediğinden bahsediyor Whit MacLaughlin. Özellikle Neşet Ertaş'ı çok beğendiğini ve oyunun ruhani açıdan Neşet Ertaş'ın müziğine benzediğini söylüyor. 2017 yılında 3. sınıf öğrencileri ile atölye çalışması yapmak için geldiğinde Neşet Ertaş'ı keşfettiğini söylemeden geçmiyor.
"Bir oteldeyken hayatımı kısa süreliğine terk ediyorum."
The Blue Hotel'de Türk konseptinin ve ruhunun olacağını, ayrıca hüzün ile melankolinin de sahnede olacağından bahsedip oyunun ölüm ve yaşam arasında, cennet ve cehennem arasında, bilmek ve bilmemek arasında araf gibi bir belirsizlik olduğunu açıklıyor MacLaughlin. Çünkü otellerde konakladığı zamanlarda kendi hayatından uzaklaştığını hiçbir eşyasının orada olmadığını kendi düzeninden uzak olduğunu "Bir oteldeyken hayatımı kısa süreliğine terk ediyorum." diyerek betimliyor.
Bilkent Tiyatrosu Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü öğrencileri ve öğretim üyelerinden oluşuyor. Ecem Aydın, Yeliz Balım,
Selim Galip, Burak Günaydın, Orkun C. İzan, M. Burçak Kaya, Turgay Korkmaz, Beril Pozam, Yağmur Uzunoğlu, Ege Kesmeci'nin rol aldığı, oyunun yönetmen yardımcılığını Emelie Krause, ışık tasarımını Yılmaz Ertekin, dekor tasarımını Selim Cinisli, ve kostüm tasarımını Selvi Şaşmaz'ın üstlendiği The Blue Hotel 23 Mart tarihinde ilk temsilini gerçekleştirdi ve 28 Mart, 4-11-18-25 Nisan, 2-9 Mayıs tarihlerinde saat 20.00'de Bilkent Üniversitesi MSSF Oda Tiyatro'sunda seyircileri ile buluşmaya devam edecek. Oyunun biletlerine https://ticket.bilkent.edu.tr adresinden ulaşabilirsiniz.
Bilkent Üniversitesi COMD-331 öğrencileri olarak 09 Mart Cuma günü Whit MacLaughlin ile kumpanyasından çalışma yöntemine, çalışma yönteminden yeni projesi The Blue Hotel'e, The Blue Hotel'den Neşet Ertaş'a kadar uzanan güzel bir söyleşi yaptık.
Northwestern Üniversitesi'nden mezun olan Whit MacLaughlin, Jerzy Grotowski, Eduardo De Filippo, Jean-Louis Barrault gibi isimlerin metotları üzerinde çalışmış ve Shakespeare Kumpanyası'nda da bulunduğu için farklı metotları algılamış ve kendi yöntemine odaklanmış donanımlı bir yönetmen.
"Seyircilerin daha önce görmediklerini yapmak istedim."
Farklı metotlardan beslenerek kendi yöntemini oluşturan Whit MacLaughlin, eğitim aldığı dönemle şu anki dönemin çok farklı olduğunu ve birçok yöntemi deneyimleyerek uluslararası tiyatro stilleri ile deneysel yöntemleri bir araya getirerek kendi yöntemini "Seyircilerin daha önce görmediklerini yapmak istedim." diyerek oluşturmaya başlamış ve adım adım ilerlemiş. İki arkadaşı ile kendi kumpanyalarını kurmak için işe koyulmuşlar ve bu kumpanyada oyuncuların isteklerine odaklı bir ilke belirlenmiş. Ayrıca Türkiye'de kendi istediklerini yapabilen kumpanyaların olup olmadığını merak ettiğini dile getiriyor ve genelde oyuncuların belirli bir ücret ile çalışarak kendi istediklerini yapmak yerine onlara söyleneni yaptıklarına da dikkat çekiyor.
"Boş sayfa bazen en korkutucu olandır."
Türkiye'ye geliş amacı olan, Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü'nün 3. sınıf öğrencilerinin sahneleyeceği "The Blue Hotel" deneysel tiyatronun farklı örneklerinden birisi olacak. Özgün bir içerikle metinsiz ilerleyen oyunda, öğrenciler Eric Fischl'ın yaptığı resimlerden yola çıkarak hikâyeleri kendileri oluşturuyorlar ve parçaları birleştiriyorlar. Bu projenin sonucunu kendisinin bile bilmediğini dile getiren yönetmen, "Boş sayfa bazen en korkutucu olandır, bu yüzden haydi başlayalım diyorum ve her şey gelişmeye başlıyor." diyor ve başardıklarını ya da başaramadıklarını seyirciden öğreneceğini söylüyor. Yönettiği projeler alışılmış tiyatro eserlerinin dışında olduğu gibi izlediği yol da oldukça farklı. Provalardan ayrı olarak, sadece aktörlerle 2 hafta çalıştığını ve bunu provalardan 1 yıl önce yaptığını öğreniyoruz kendisinden
Oyunda Türk müziği esinleri
The Blue Hotel'in gelişim süreci MacLaughlin'in Türk kültürünü anlamaya çalışması ile başlamış. İlk olarak balayı için Türkiye'ye gelen yönetmen, daha önce Türkiye'yi pek çok kez turist olarak ziyaret etmiş ve burada dostlar edinmiş. Yönetmen Türk müziklerini dinlemeye ve yöresel dansları öğrenip oyunda kullanmaya büyük bir heves beslediğini fakat müzikten yana olan tercihini bilinen parçalardan yana değil de kıyıda köşede kalmış herkesin bilmediği eserlerden yaptığını söylüyor.
Oyuncuların istemediği hiçbir mizanseni rejisine katmamaya da ayrıca özen göstermiş. Yavaş yavaş projeye dair fikirler gelişirken ressam Eric Fischl'ın bütün resimlerinin toplandığı kitapları oyunculara gösteren yönetmen, önce herkesin tekli resimler seçmesini ve o resimlere doğaçlama hikâyeler yazmasını istemiş, ardından ikili resimler seçilerek grupları oluşturmaya başlamışlar. Grup üyeleri karşı karaktere yazılan hikâyeyi bilmeden kendi hikâyesini yazıyor ve aynı anda sahne üzerinde karakterlerine hayat veriyorlar.
"Neşet Ertaş dinliyorum ve oyunun ruh hali bu."
Bütün parçalar yavaş yavaş birleşirken konu oyunun müziklerine gelince çok fazla Türk müziği dinlediğinden bahsediyor Whit MacLaughlin. Özellikle Neşet Ertaş'ı çok beğendiğini ve oyunun ruhani açıdan Neşet Ertaş'ın müziğine benzediğini söylüyor. 2017 yılında 3. sınıf öğrencileri ile atölye çalışması yapmak için geldiğinde Neşet Ertaş'ı keşfettiğini söylemeden geçmiyor.
"Bir oteldeyken hayatımı kısa süreliğine terk ediyorum."
The Blue Hotel'de Türk konseptinin ve ruhunun olacağını, ayrıca hüzün ile melankolinin de sahnede olacağından bahsedip oyunun ölüm ve yaşam arasında, cennet ve cehennem arasında, bilmek ve bilmemek arasında araf gibi bir belirsizlik olduğunu açıklıyor MacLaughlin. Çünkü otellerde konakladığı zamanlarda kendi hayatından uzaklaştığını hiçbir eşyasının orada olmadığını kendi düzeninden uzak olduğunu "Bir oteldeyken hayatımı kısa süreliğine terk ediyorum." diyerek betimliyor.
Bilkent Tiyatrosu Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü öğrencileri ve öğretim üyelerinden oluşuyor. Ecem Aydın, Yeliz Balım,
Selim Galip, Burak Günaydın, Orkun C. İzan, M. Burçak Kaya, Turgay Korkmaz, Beril Pozam, Yağmur Uzunoğlu, Ege Kesmeci'nin rol aldığı, oyunun yönetmen yardımcılığını Emelie Krause, ışık tasarımını Yılmaz Ertekin, dekor tasarımını Selim Cinisli, ve kostüm tasarımını Selvi Şaşmaz'ın üstlendiği The Blue Hotel 23 Mart tarihinde ilk temsilini gerçekleştirdi ve 28 Mart, 4-11-18-25 Nisan, 2-9 Mayıs tarihlerinde saat 20.00'de Bilkent Üniversitesi MSSF Oda Tiyatro'sunda seyircileri ile buluşmaya devam edecek. Oyunun biletlerine https://ticket.bilkent.edu.tr adresinden ulaşabilirsiniz.