Mühendislikten Koleksiyonerliğe, İlklerin İnsanı Yüksel Erimtan
Buket Nur Özdemir
Türkiye’de inşaat sektörünün tanınmış isimlerinden biri, aynı zamanda Ankara’da bulunan Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesinin kurucusu... 93 yaşında bir çınar Yüksel Erimtan... Kültür ve sanat alanlarına destekleri ile adından söz ettiren bir iş insanının mühendislikten koleksiyonerliğe uzanan yaşam öyküsü... Erimtan, yarım asırdır Anadolu topraklarından çıkan tarihi eserlerden bir koleksiyon oluşturdu. Ünlü iş insanı, oluşturduğu koleksiyonunu, kendisinin kurduğu Türkiye'nin ilk özel arkeoloji müzesi olan Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi'nde 2015 yılından bu yana sergiliyor. Sanata ve kültüre olan ilgisini halk ile paylaşan bir kültür insanı olan Erimtan, Türkiye’nin çeşitli bölgelerindeki sanatseverlere de çalışmaları ile örnek olmakta.
Sanatsever bir ailenin oğlu ve başarılı bir mühendis
İnşaat sektöründe önemli işlere imza atan 93 yaşında bir mühendis Yüksel Erimtan... 1928’de dünyaya gözlerini açmış ve varlıklı bir aileden geliyor. Hayat yolculuğuna İstanbul’daki Gazi Osman Paşa Köşkü’nde başladığını dile getiren Erimtan, çocukluk anılarını anlatırken adeta o günleri yeniden yaşıyor. “Babam müteahhitti. Ben küçükken yurt dışından dönüşlerinde biz çocuklara hediyeler getirirdi. Hatırlıyorum, bir kere içinde çeşitli metaller bulunan bir kutu oyuncak getirmişti. Bu metalleri vidalayarak boyumuz kadar vinç yapardık” diyor. Mühendis olacak çocuk, oyuncağından belli, o zamanlarda bile vinçlerle oynuyor.
Aynı zamanda küçük yaşlardan itibaren resime ve müziğe de ilgi duyduğunu vurgulayan Erimtan “Ben kendimi bildim bileli evimizde piyano çalınırdı, annemin engin bir müzik bilgisi vardı” diye belirtiyor. Kendisi de uzun yıllar piyano dersleri almış. Her sabah uyanıp piyanonun başına geçmenin ruhuna adeta ışık tuttuğundan bahsediyor. Konu resme geldiğinde ise “Arada sırada karalarım, boş durmam, önümdeki kağıda aklıma geleni, gözüme çarpanı çizmeye çalışırım” diyor.
Hayatın ilk yol ayrımı: Müzik mi, mühendislik mi?
Erimtan’ın çocukluktan itibaren resme ve müziğe yoğun bir ilgisi var. Ancak 1947 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi ile üniversite hayatına başlıyor. Babası sanata yönelmesini istememiş. Bu denli sanatla iç içe yaşayan bir ailenin bu görüşe sahip olması beklenen bir durum değil. “Türkiye’de sanatçıların maddi sıkıntılar içinde yaşadığını biliyordu, asıl eğitimimin sanat yolunda olmasına mani oldu” diyor Erimtan. Mühendislik eğitimine başladıktan sonra da annesinin desteği ile müzik çalışmaların devam etmiş. Müziğe ve müzisyenlere duyduğu sempatinin nedeninin, tercihini müzik lehine yapamamasından kaynaklandığını belirtiyor.
“Yetenekli sanatkarları her zaman destekledik”
Erimtan kendi inşaat şirketini kurmakla kalmamış aynı zamanda Devlet Su İşleri ile çalışarak Türkiye’nin pek çok yerine köprü ve baraj inşa etmiş.
Erimtan’ın el uzattığı diğer bir alan ise, müzik ile ilgilenenler başta olmak üzere yetenekli sanatkarları desteklemesi. Babasının da belirttiği gibi Türkiye’de sanatçıların maddi sıkıntılar içinde yaşadığın erken yaşlarda farkına varmış bir insan Yüksel Erimtan. Bu sebeple hayatının her anında sanatkarları destekleyeceğini vurguluyor. Kendisi ile yaptığım görüntülü telefon konuşmasında evindeki pek çok tabloyu göstererek gururla övünüyor. “Desteklediğim sanatkarların başarılı çalışmalarını evimde sergilemekten büyük zevk alıyorum" diyor. Bu övüncün altında bir yeteneği keşfetme yetisinin kanıtlanması olduğunu da belirtiyor.
Zaten Erimtan Müzesi'nin bir özelliği de düzenli olarak hazırlanan konserler. Müzede Müzik konsepti içinde kimi zaman klasik oda müziği konserleri kimi zaman da caz konserleri düzenleniyor. Bu nedenle müzenin iki yüz kişilik bir konser salonu da var. Üstelik bu salondaki 1934 Steinway yarım kuyruklu piyano Yüksel Erimtan'ın kendi piyanosuymuş. Erimtan'ın kendisi de müzeye her uğradığında mutlaka birkaç parça çalmayı ihmal etmiyormuş.
Aynı zamanda kültürü korumak amacı ile yaptığı çalışmalar ve sanatçıları desteklemesiyle diğer sanatsever iş insanlarına da örnek bir insan haline gelmiş Erimtan. “Çevremden çok fazla iş insanı Türkiye’deki tarihi eserleri korumak için yapılan çalışmalara katkı sağlamaya başladı” diyor. Bu durumun onun için paha biçilemez bir gurur kaynağı olduğunu vurguluyor.
Erimtan’ın çocukluktan itibaren resme ve müziğe yoğun bir ilgisi var. Ancak 1947 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi ile üniversite hayatına başlıyor. Babası sanata yönelmesini istememiş. Bu denli sanatla iç içe yaşayan bir ailenin bu görüşe sahip olması beklenen bir durum değil. “Türkiye’de sanatçıların maddi sıkıntılar içinde yaşadığını biliyordu, asıl eğitimimin sanat yolunda olmasına mani oldu” diyor Erimtan. Mühendislik eğitimine başladıktan sonra da annesinin desteği ile müzik çalışmaların devam etmiş. Müziğe ve müzisyenlere duyduğu sempatinin nedeninin, tercihini müzik lehine yapamamasından kaynaklandığını belirtiyor.
“Yetenekli sanatkarları her zaman destekledik”
Erimtan kendi inşaat şirketini kurmakla kalmamış aynı zamanda Devlet Su İşleri ile çalışarak Türkiye’nin pek çok yerine köprü ve baraj inşa etmiş.
Erimtan’ın el uzattığı diğer bir alan ise, müzik ile ilgilenenler başta olmak üzere yetenekli sanatkarları desteklemesi. Babasının da belirttiği gibi Türkiye’de sanatçıların maddi sıkıntılar içinde yaşadığın erken yaşlarda farkına varmış bir insan Yüksel Erimtan. Bu sebeple hayatının her anında sanatkarları destekleyeceğini vurguluyor. Kendisi ile yaptığım görüntülü telefon konuşmasında evindeki pek çok tabloyu göstererek gururla övünüyor. “Desteklediğim sanatkarların başarılı çalışmalarını evimde sergilemekten büyük zevk alıyorum" diyor. Bu övüncün altında bir yeteneği keşfetme yetisinin kanıtlanması olduğunu da belirtiyor.
Zaten Erimtan Müzesi'nin bir özelliği de düzenli olarak hazırlanan konserler. Müzede Müzik konsepti içinde kimi zaman klasik oda müziği konserleri kimi zaman da caz konserleri düzenleniyor. Bu nedenle müzenin iki yüz kişilik bir konser salonu da var. Üstelik bu salondaki 1934 Steinway yarım kuyruklu piyano Yüksel Erimtan'ın kendi piyanosuymuş. Erimtan'ın kendisi de müzeye her uğradığında mutlaka birkaç parça çalmayı ihmal etmiyormuş.
Aynı zamanda kültürü korumak amacı ile yaptığı çalışmalar ve sanatçıları desteklemesiyle diğer sanatsever iş insanlarına da örnek bir insan haline gelmiş Erimtan. “Çevremden çok fazla iş insanı Türkiye’deki tarihi eserleri korumak için yapılan çalışmalara katkı sağlamaya başladı” diyor. Bu durumun onun için paha biçilemez bir gurur kaynağı olduğunu vurguluyor.
Koleksiyonerliğe ilk adım
Peki Yüksel Erimtan, bir mühendisken koleksiyonerliğe nasıl adım attı? “Evimizin salonundaki bir kutuda babamın antika taşlı yüzükleri dururdu” diyor Erimtan. Koleksiyonerliğe başlamasına da bu yüzükler vesile olmuş. Bir gün Mersin’de şantiyedeyken kuyumcuya gitmesi gerekmiş. Koleksiyonerliğe attığı ilk adımların Mersin’deki bu kuyumcuya borçlu olduğunu dile getiriyor. Mersin’de kuyumcu Josef’e yaptığı bir ziyaret sırasında köylülerin tarih öncesinde yaşamış olan uygarlıkların yer aldığı yerlerden bulup getirdikleri yüzükleri ve taşları görüyor. Bunların babasının antika yüzükleriyle neredeyse aynı olduklarını farkedince bu durum ilgisini çekiyor ve köylülerin getirdiği taşları ve yüzükleri kuyumcudan satın almaya başlıyor. Bu sayede koleksiyonu oluşmaya başlamış. “Yunanlılar ve Romalılar zamanından bir sürü taş toplamaya başladım” diyor ve gülerek, eşinin o dönem koleksiyonerlikle uğraşmasına çok kızdığını çünkü bu taşların sahte olduğunu düşündüğünü söylüyor. Toplanan taşların ve yüzüklerin orjinalliğini teyit ettirdikten sonra pek çok objeyi koleksiyonuna kattığını belirtiyor. Eserleri toplama işi yıllarca sürmüş.
Kültür Varlıkları Koleksiyoncular Derneği kuruluyor
Erimtan yurtdışı gezilerinde Anadolu’dan kaçırılmış eserleri gördüğünden bahsediyor. Kültür ve sanata bu denli kıymet veren ve korumak isteyen her insanın bu durumdan rahatsızlık duyacağını belirtiyor. Kendisi gibi koleksiyoner arkadaşları ile 1996 yılında Kültür Varlıkları Koleksiyoncular Derneğini kuruyor ve halen de bu derneğin başkanlığını kendisi yürütüyor. Hatta Rahmi Koç da bu derneğin üyesiymiş. Erimtan herkesi üye olarak kabul etmediklerini, üyeleri titizlikle seçtiklerini belirtiyor. Bu derneğe üye olabilmek için koleksiyonculuk faaliyetini Kültür ve Turizm Bakanlığına bildirmek ve bakanlık tarafından verilen belgelere sahip olmak gerekiyor. Vakfın kurulmasının ardından Türkiye’nin çeşitli yerlerinden pek çok tarihi eser toplanmış ve korunmaya başlanmış. Koleksiyonların ve tarihi eserlerin artması ile sıra bir müzenin yapılmasına gelmiş.
Peki Yüksel Erimtan, bir mühendisken koleksiyonerliğe nasıl adım attı? “Evimizin salonundaki bir kutuda babamın antika taşlı yüzükleri dururdu” diyor Erimtan. Koleksiyonerliğe başlamasına da bu yüzükler vesile olmuş. Bir gün Mersin’de şantiyedeyken kuyumcuya gitmesi gerekmiş. Koleksiyonerliğe attığı ilk adımların Mersin’deki bu kuyumcuya borçlu olduğunu dile getiriyor. Mersin’de kuyumcu Josef’e yaptığı bir ziyaret sırasında köylülerin tarih öncesinde yaşamış olan uygarlıkların yer aldığı yerlerden bulup getirdikleri yüzükleri ve taşları görüyor. Bunların babasının antika yüzükleriyle neredeyse aynı olduklarını farkedince bu durum ilgisini çekiyor ve köylülerin getirdiği taşları ve yüzükleri kuyumcudan satın almaya başlıyor. Bu sayede koleksiyonu oluşmaya başlamış. “Yunanlılar ve Romalılar zamanından bir sürü taş toplamaya başladım” diyor ve gülerek, eşinin o dönem koleksiyonerlikle uğraşmasına çok kızdığını çünkü bu taşların sahte olduğunu düşündüğünü söylüyor. Toplanan taşların ve yüzüklerin orjinalliğini teyit ettirdikten sonra pek çok objeyi koleksiyonuna kattığını belirtiyor. Eserleri toplama işi yıllarca sürmüş.
Kültür Varlıkları Koleksiyoncular Derneği kuruluyor
Erimtan yurtdışı gezilerinde Anadolu’dan kaçırılmış eserleri gördüğünden bahsediyor. Kültür ve sanata bu denli kıymet veren ve korumak isteyen her insanın bu durumdan rahatsızlık duyacağını belirtiyor. Kendisi gibi koleksiyoner arkadaşları ile 1996 yılında Kültür Varlıkları Koleksiyoncular Derneğini kuruyor ve halen de bu derneğin başkanlığını kendisi yürütüyor. Hatta Rahmi Koç da bu derneğin üyesiymiş. Erimtan herkesi üye olarak kabul etmediklerini, üyeleri titizlikle seçtiklerini belirtiyor. Bu derneğe üye olabilmek için koleksiyonculuk faaliyetini Kültür ve Turizm Bakanlığına bildirmek ve bakanlık tarafından verilen belgelere sahip olmak gerekiyor. Vakfın kurulmasının ardından Türkiye’nin çeşitli yerlerinden pek çok tarihi eser toplanmış ve korunmaya başlanmış. Koleksiyonların ve tarihi eserlerin artması ile sıra bir müzenin yapılmasına gelmiş.
Türkiye'nin İlk Özel Arkeoloji Müzesi: Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi
İşte 2015’te açılan Türkiye’nin ilk özel arkeoloji müzesinin öyküsü bu şekilde başlıyor. Sanata ve kültüre ilgisini halkla paylaşmak isteyen bir kültür insanının yarım asırlık koleksiyonunun diğer koleksiyoncuların topladıkları eserler ile birleştirilmesi sonucu bir müze ortaya çıkıyor. Müzede MÖ 3. binden Bizans tarihine kadar uzanan bir zaman dilimini kapsayan koleksiyon sergilenmekte. Ankara’nın Çankaya ilçesinde yaşayan Erimtan, Altındağ Kale Mahallesindeki Arkeoloji ve Sanat Müzesi'ni sık sık ziyaret ediyormuş. Müzenin yapılış aşamalarını ise şöyle anlatıyor:
“Uzun mücadelelerden sonra müze inşaat izni aldık” diyor Yüksel Erimtan. İnşaat izni alındıktan sonra diğer kolesiyonerlerin de ortaklığı ile müze çalışmalarına başlanacakmış ancak Erimtan’ın anlattığına göre diğer koleksiyonerler maddi destekten vazgeçmiş. Ankara’da Çengel Han’a gelmeden önce kale kapısına yakın, yıkma kararı alınmış evleri gördükten sonra, tahsisleri istenmiş. “Öyle absürt şeyler yaşandı ki...” diyor Erimtan. Müze yapmak amacıyla tahsis edilmek istenen yer başta bir kebapçıya verilmiş. Neyse ki daha sonra istenilen yer alınmış ve yaklaşık 1200 metrekarelik bir alana müze inşa edilmiş.
Müzede arkeolojik koleksiyonların sergilenmesinin yanı sıra eğitimler ve etkinlikler de yer alıyor. Çocuklar ve yetişkinler için atölyeler, konserler, konferanslar, kurumlar ve özel organizasyonlar da yapılıyor Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesinde. Bu yönden bakıldığında Yüksel Erimtan’ın çok yönlü müzecilik anlayışına şahit oluyoruz.
Müzenin içine baktığımızda ağırlıklı olarak arkeolojik eserlerle karşılaşıyoruz ancak müzenin en alt katında yer alan süreli sergi salonunda birçok çağdaş sanat sergisi de yer alabiliyor. Bu bağlamda Erimtan sanatçıya olan desteğini kurduğu arkeoloji müzesi içinde de devam ettiriyor.
İşte 2015’te açılan Türkiye’nin ilk özel arkeoloji müzesinin öyküsü bu şekilde başlıyor. Sanata ve kültüre ilgisini halkla paylaşmak isteyen bir kültür insanının yarım asırlık koleksiyonunun diğer koleksiyoncuların topladıkları eserler ile birleştirilmesi sonucu bir müze ortaya çıkıyor. Müzede MÖ 3. binden Bizans tarihine kadar uzanan bir zaman dilimini kapsayan koleksiyon sergilenmekte. Ankara’nın Çankaya ilçesinde yaşayan Erimtan, Altındağ Kale Mahallesindeki Arkeoloji ve Sanat Müzesi'ni sık sık ziyaret ediyormuş. Müzenin yapılış aşamalarını ise şöyle anlatıyor:
“Uzun mücadelelerden sonra müze inşaat izni aldık” diyor Yüksel Erimtan. İnşaat izni alındıktan sonra diğer kolesiyonerlerin de ortaklığı ile müze çalışmalarına başlanacakmış ancak Erimtan’ın anlattığına göre diğer koleksiyonerler maddi destekten vazgeçmiş. Ankara’da Çengel Han’a gelmeden önce kale kapısına yakın, yıkma kararı alınmış evleri gördükten sonra, tahsisleri istenmiş. “Öyle absürt şeyler yaşandı ki...” diyor Erimtan. Müze yapmak amacıyla tahsis edilmek istenen yer başta bir kebapçıya verilmiş. Neyse ki daha sonra istenilen yer alınmış ve yaklaşık 1200 metrekarelik bir alana müze inşa edilmiş.
Müzede arkeolojik koleksiyonların sergilenmesinin yanı sıra eğitimler ve etkinlikler de yer alıyor. Çocuklar ve yetişkinler için atölyeler, konserler, konferanslar, kurumlar ve özel organizasyonlar da yapılıyor Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesinde. Bu yönden bakıldığında Yüksel Erimtan’ın çok yönlü müzecilik anlayışına şahit oluyoruz.
Müzenin içine baktığımızda ağırlıklı olarak arkeolojik eserlerle karşılaşıyoruz ancak müzenin en alt katında yer alan süreli sergi salonunda birçok çağdaş sanat sergisi de yer alabiliyor. Bu bağlamda Erimtan sanatçıya olan desteğini kurduğu arkeoloji müzesi içinde de devam ettiriyor.
Kültür ve sanata olan desteğinden hiçbir zaman elini çekmeyeceğini her cümlesinden sonra vurgulayan 93 yaşındaki bir iş insanı Yüksel Erimtan. Onun destekleri ile çalışmalarını devam ettirip başarılı yerlere gelmiş pek çok sanatçı bulunmakta. Aynı zamanda kültüre ve sanata verdiği destek ile örnek bir insan haline gelmiş, kültürün önemli bir parçasını oluşturan tarihi eserlerin korunması için yaptığı çalışmalarla da adı saygı ile anılıyor. Kültür, sanat ve tarih alanlarına katkıları sayılamayacak kadar fazla... 93 yıllık hayatının hemen hemen her gününü kültüre ve sanata adamış bu yüce gönüllü insana ne kadar teşekkür etsek az.
Erimtan Müzesi hakkında bilgi için https://erimtanmuseum.org/tr adresini ziyaret edebilirsiniz.
Kaynakça
Yüksel Erimtan ile yaptığımız telefon görüşmesi
http://www.itumd.org.tr/
https://erimtanmuseum.org/tr
https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-132346/koleksiyonerlik-belgesi-temin-etme-islemleri-nasil-yapi-.html
Erimtan Müzesi hakkında bilgi için https://erimtanmuseum.org/tr adresini ziyaret edebilirsiniz.
Kaynakça
Yüksel Erimtan ile yaptığımız telefon görüşmesi
http://www.itumd.org.tr/
https://erimtanmuseum.org/tr
https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-132346/koleksiyonerlik-belgesi-temin-etme-islemleri-nasil-yapi-.html