FUTBOL ASLA SADECE FUTBOL DEĞİLDİR
SIRADIŞI BİR ALTYAPI ANTRENÖRÜ’NÜN HİKAYESİ
EREN KOCA
Volkan Yıldırım hayatını futbola adayan bir spor adamı, her şeyden önce iyi bir eğitimci. Türk futboluna 27 kez genç milli takımlarda hizmet eden Volkan Yıldırım şu sıralarda yeni yıldızları futbola kazandırmak için adeta ''tarih yazıyor''. Gaziantepspor, Aydınspor, Ankara Emniyetspor, Kütahyaspor, Ankara Demirspor, Şanlıurfaspor ve Karadeniz Ereğlispor gibi pek çok takımda oynayan Volkan Yıldırım bu tecrübesini kendi adını taşıyan spor okulu ve Türkiye’de bir ilk olan amatör futbol kulübü ile yeni nesillere aktarıyor. Aynı zamanda Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu mezunu olan Yıldırım, futbolun asla sadece futbol olmadığını gösteren en güzel örneklerden biri. Öğrencilerinin sadece futbolcu olmasından öte iyi birer insan olup kendilerini hayatın her alanında başarılı olacak donanıma sahip olmalarını arzu eden tecrübeli antrenör, sosyal sorumluluk projeleri ve durumu iyi olmayan çocuklara verdiği destek ile de bu işi sadece para kazanmak için yapmadığını da gösteriyor. Maddi, manevi pek çok zorluklara meydan okuyan Volkan Yıldırım Türk futbolunun daha iyi noktalara gelmesi için gerekli reçeteyi de çok iyi biliyor. Volkan Yıldırım ile futbol okulu ve kulübünü, oyuncularıyla olan ilişkilerini, karşısına çıkan zorlukları ve kendilerine olan bakış açısını konuştuğumuz bu röportajda ayrıca Türk futboluna dair çok önemli konuları da bulacaksınız.
EREN: Siz nasıl başladınız futbol kariyerinize?
VOLKAN YILDIRIM: Ben 7 yaşında futbolun içerisinde bilfiil oldum. Aslında doğduğumdan beri diyebilirim. Babam eski bir teknik direktör. Pek Çok önemli ismi Türk futboluna kazandırdı. Bunun en son örneği Bursapsorlu Ozan İpek. Bundan dolayı kendimi şanslı hissediyorum. Çünkü iyi bir alt yapıcıydı babam. Bu doğrultuda onun kuralları, onun vizyonu benim gelişmeme çok yardımcı oldu. 14 yaşında milli takıma seçildim. 14 yaşından itibaren de ailemden ayrı olarak bir meslek haline getirdim futbolu. Bunu akademik okul durumumla birlikte sürdürdüm.
EREN: O süreç nasıldı hocam siz futbolculuk yaparken bir yandan da okula devam ettiniz değil mi?
VOLKAN YILDIRIM: Liseyi bitirene kadar beraber yürüttüm. Lise bitince akademik hayatıma ara verdim çünkü çok yoğun bir futbolculuk yaşantım vardı. Daha sonra da 1993’ de 23 yaşında Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi Yüksekokulu’nu kazandım ve okulla birlikte futbol hayatımı devam ettirdim. Çok şükür hem kendi branşımla ilgili bir üniversite okudum hem de futbol hayatımı milli takımlar ve profesyonel takımlar seviyesinde devam ettirdim. Hem akademik hayatı hem futbol hayatını beraber yürütmek eskiden daha zordu. Şuan takımımın kaptanı Ethem (yanımızda) hem beden eğitimi bölümünü okuyor hem futbol oynuyor. Biz bunları teşvik edersek, ön ayak olarak eğitimli futbolcular yetiştirebilirsek çok faydalı olacak çünkü çocukların buna ihtiyacı var ama maalesef Türkiye’de bu durum çok kısıtlı ve sıkıntılı.
EREN: Hocam okulunuza gelelim. Siz bir futbol okulu kurdunuz ama amatör kümede bir futbol takımına da sahipsiniz bu Türkiye’de bir ilk. Bu süreç nasıl gelişti. Burada amaç çocukları hem yetiştirip hem yarıştırmak mıydı?
VOLKAN YILDIRIM:Futbol okullarının çalışma düzeyi sıkıntılıdır. Cumartesi ve Pazar eğitim veriyorsun ve bir spor kulübü adı altında oluşum sağlanamazsa bu iş sadece ekonomik anlamda yapıyorsun demektir. Futbol okulları ekonomik getirisi olan bir kurumdur. Ama kulüp olduğun zaman bu işi legalleştiriyorsun. Türkiye’deki birçok futbol okulu illegaldir. Yani geliri gideri yoktur ve sadece para kazanılır. Biz dedik ki madem bu futbol okullarında çocukları yetiştireceğiz yani uzun vadeli düşünüyoruz, o zaman biz spor kulübü olalım ve bu çocukları müsabaka takımı haline getirelim ve çocuklara bir vizyon sağlayalım. Onlara dedik ki okulumuzdasın ve yeteri kadar emeklerimize karşılık verip kendini geliştirirsen işte sana kulüp lisanslı futbolcu olma imkanın var. Biz onlara pek çok imkan sağlıyoruz burada. Kulübümüz var ve bu sayede liglere girip pek çok yaş grubunda Türk futbolunun içine girme şansı buluyorlar. Bunun yanı sıra profesyonel takımların yapamadığı şeyleri yapıyoruz. Takımı alıp hazırlık kampına götürüyoruz. Hem sezona psikolojik olarak hazırlanmak için hem de yarın büyüyüp profesyonel takımlara gittikleri takdirde profesyonel futbolcuların yaşantılarının yüzde 80 inini geçtiği kamp sürecine şimdiden alışmalarını sağlamak istiyoruz. Kampta, otelde davranışsal özelliklerini de geliştirmek istiyoruz. Yemek yemek, çatal kaşık kullanmak, lobiye inerken terlik giymemek gibi kuralları onlara daha bu yaşta öğretmeye çalışıyoruz. Bunlar çok önemli çünkü bir futbolcu her şeyiyle; giyinişiyle, oturuşuyla, kalkışıyla idol olmalıdır örnek olmalıdır. Amacımız futboldan önce iyi bir insan, adam gibi adam yetiştirebilmek.
Sergen Yalçın, Batuhan Karadeniz örnekleri gibi yetenek çok iyi ama eğitimsizlikten futbolculuk yönleri de çok gelişemedi. Aile okul yetiştiği çevre eğitimi iyi alamadığından futbol hayatı da yetenekleri ölçüsünde gelişmiyor. Biz ülke olarak genelde onlara sadece futbolcu olarak bakıyoruz. Milyon Euroların döndüğü yerde çok yetenekli çocuklarımız var biz Avrupa’dan daha yetenekliyiz. Ama bizim çocuklarımızda hedef bir an önce futbolcu olup para kazanmak, zengin olmak, şan şöhrete kavuşmak, altına arabayı çekmek gibi şeyler. Çocuklara yükleniyoruz ama burada eğitimcilere de büyük görev düşüyor.
EREN: Eğitimci noktasında çok tartışılan bir şey var. Eğitimcilerimizin kapasitesi ne kadar yeterli genel olarak. Üst düzey futbol oynamış futbolcular alt yapıdan ziyade a takım antrenörlüğüne yöneliyorlar.
VOLKAN YILDIRIM: Yönelemiyor demek daha doğru çünkü ekonomik olarak yeterli desteği göremiyorlar. Oynadıkları dönemdeki gibi saygıyı da yeteri olarak göremiyorlar. Çünkü profesyonel takımlar Türkiye’de sürekli hedefe bağlı olarak çalışıyorlar ve taraftar grupları onları buna sevk ediyor. Örneğin Fenerbahçe gibi bir takım sezon ligi 5. bitirsin ama alt yapıdan 5 tane oyuncu kazandırsın takımına ve Türk futboluna. Bunu o camia ve taraftarları kabul etmiyor. Onun için sürekli yarışmaya yönelik takımlar kuruluyor ve çok büyük harcamalar yapılıyor. Türkiye’nin milli serveti ciddi şekilde dışarıya akıyor. Bunlar çok yanlış şeyler. Alt yapıya yeteri kadar harcama yapılmıyor. Düşünce tarzı şu: Türkiye sürekli başarıya endeksli bir ülke olduğu için altyapılarda da çocuğu alıyorsun, iyi durumda ise kullanıyorsun ve yaşı dolunca gönderiyorsun. Çocuk sadece müsabakaya yönelik kullanılıyor.
EREN: Lisanslı futbolcu sayımız da çok az. Sizce bunun nedeni nedir? Aileler çocuğum okusun diye düşünüyorlar mı? Bu düşünce değişiyor mu? Akademik yaşamı ve futbolu beraber yürütebilme olanakları olsa bu değişir mi?
VOLKAN YILDIRIM: Tabi ki beraber yürütebilme olanakları olsa ailelerin de düşüncesi bakış açısı değişir. Az önce bir velimle de konuştuk ve sen de şahit oldun. (Volkan Hoca ile röportaj için antrenmana gittiğimde bir çocuğun babası çocuğuyla ilgili sorunları anlatıyordu. Arkadaş çevresi dersleri okulu gibi pek çok etkenin çocuğu nasıl olumsuz etkilediği gibi pek çok konuda sıkıntılarını dile getirdi.) Ben amatör takımın hocası kurucusu olarak tek başıma çocukların okullarına gidiyorum. Akademik başarılarını takip ediyorum. Aile sıkıntısını çocuğuyla çözemiyor ve bana geliyor, benim çözmemi bekliyor. İmkanlar doğrultusunda çok daha farklı bir sistem bana sunulsa belki çok daha farklı şeyler yapacağım ama biz kısıtlı imkanlara sahibiz. Benim kızdığım nokta bu. Profesyonel takımlar bu kadar kısıtlı olamaz. Örnek veriyorum: Bölgesel amatör ligi (BAL) takımları yabancı futbolcu oynatıyorlar. Bunlar acınacak durumlar. TFF (Türkiye futbol federasyonun) bir şeyler yapması gerekiyor. Mesela Ankara Bölgesel Karması Avrupa ikincisi oldu. Takımda Amatör ligden bir tane futbolcu yok. Ankaraspor, Gençleribirliği, Boluspor, Eskişehirspor gibi takımlardan oyuncular var sadece. Biz neyiz burada? Bu çocuklar piyasaya çıkıp kendilerini göstermezlerse nasıl futbolu meslek haline getirecekler?
EREN: Bu işin maddi zorlukları nelerdir? Siz Volkan Yıldırım Spor Okulu ve Kulübü olarak bu maddi zorlukları aşmak için neler yapıyorsunuz?
VOLKAN YILDIRIM: İmkan noktasında 160 civarı amatör takımdan kurum ve belediye takımlarını bir kenara bırakırsak pek çoğundan iyiyiz. Her türlü imkanları futbolcularıma vermeye çalışıyorum. Malzeme konusunda en kalitesini onlara sunuyorum örneğin pumayla anlaştık ve çocuklarımızın malzemeleri İtalya’dan geliyor. Yağmurluklarını, vitaminlerinı, eşofmanlarını en kaliteli şekilde vermeye çalışıyorum. Bunu futbol okulundan gelen parayla yapmaya çalışıyorum ama yetmiyor. Yetmesi mümkün değil. Çevremizdeki eşimizin, dostumuzun, velilerimizin forma sponsoru olarak çeşitli şekillerde destekleri sayesinde ayakta duruyoruz. Bunun dışında bu işi sürdürmek için kendi kasanızdan kişisel olarak cebinizden bir şeyler koymak zorundasınız. Bu çok zor bir durum ve bu yüzde birçok kulüp kapanıyor. Yarın Habertürk Gazetesi’ne çıkacağız. Pek çok gazete haberimizi yaptı. İnsanlar bize profesyonel bir takım olarak bakıyorlar ve herkes zannediyor ki zengin bir kulübüz fakat öyle değil. Var olmak, ayakta kalabilmek için her şeyi yapıyoruz. Büyük takımlarda profesyonel takımlarda niye çalışmıyorsun diye soruyorlar bana. Çok teklif de geliyor fakat oralarda yok olursunuz, bitersiniz. Çünkü hem saygı duyulmuyor hem de aşağıya yani altyapıya yeteri kadar eğilmiyor oradaki yöneticiler. Destek olunmuyor. O zaman ben neden çalışıyım oralarda? Çocuklara bir şey veremem ki.
EREN: Hocam sizin hedefiniz ne ileriye baktığınızda? Kulübünüzü ve spor okulunuzu ileride nasıl bir yerde görmek istiyorsunuz? Ne hedefliyorsunuz?
VOLKAN YILDIRIM:Futbol okullarında çok kabiliyetli, çok yetenekli ve çok emek harcadığımız çocuklarımız var. Öncelikle eğitimleriyle birlikte onları bir yere getirebilmek ilk amacımız. Düzenli bir hayat kurup kurallı bir şekilde yaşamalarını, iyi birer insan olmalarını sağlamak istiyoruz. Ondan sonra eğer yetenekleri doğrultusunda çalışmalarımızın da karşılığını verebilirlerse bize neden profesyonel ligi yakalamasınlar. Bunun örneğini de biliyorlar. İki tane oyuncumuz birinci lig takımlarının altyapılarına transfer oldu. (Karabükspor ve Gençlerbirliği) Para almadık onlardan ancak A takıma çıkıp profesyonel sözleşme imzalarlarsa yetiştirme bedeli alacağız. Biz bunu başardık. Bu kadar profesyonel takım varken ben bunu başarabiliyorsam doğru yolda olduğumuzu gösterir bu. Ama tabi ki ciddi şekilde desteğe ihtiyacımız var.
EREN: Sizin çok önemli bir misyonunuz daha var. O da sosyal sorumluluk. Çocuk esirgeme kurumundaki çocuklarla da çalışıyorsunuz. Onlara sahip çıktınız ve onları da futbola, hayata kazandırma gibi bir amacınız var. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
VOLKAN YILDIRIM:Futbol okulunu ilk kurduğum dönem Çocuk Esirgeme Kurumu ile anlaşma yaptık. Ben dedim ki gönderebildiğiniz kadar çocuk gönderin bana çünkü o çocukları topluma kazandırmamız çok önemli. Bu çocukların toplumda paylaşmayı öğrenmelerini, yeni arkadaşlıklar edinmelerini, kötü alışkanlıklardan uzak durmalarını çok önemli görüyorum. Bu doğrultuda en başından şu güne kadar 20 tane çocuk takımımıza katıldı. Çok yetenekli olmayanları da vardı ama güzel şeyler başardılar bu takımda. Çok şey öğrendiler ve hayata tutundular. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden bir iki tane çocuk katıldı aramıza ve çok yetenekliler. Onların giyimleriyle, kuşamlarıyla, konuşmalarıyla, her şeyleriyle birebir ilgileniyorum. Bunun dışında da futbol okullarıma devam edip maddi olarak bunu kaldıramayan çocuklarım var. 15 tane o durumdaki çocuğum var. Bunlara kapımızı açıyoruz, futbol okulu ücretli sen gelemezsin demiyoruz. Onlara da açıkçası elimden geldiğince destek olmaya çalışıyorum. Bunlar söylenecek şeyler değil ama örnek olmak da gerekiyor. Mesela bir çocuğumun cebinde cep telefonu yoktu ve ona çok güzel bir telefon hediye ettik iletişim kurabilmek için. Velilerimiz bu konuda çok destek oluyor açıkçası. Tabi bu doğrultuda onları hayata kazandırabilmek, birer şahsiyet olduklarını onlara hissettirebilmek ve onları mutlu edebilmek çok önemli. İlla futbolcu olacaklar diye bir şey yok ama hayata kazandırmak gerekiyor. Büyük bir zevkle gelip gidiyorlar buraya. Onlar mutluysa ben de mutlu oluyorum.
EREN: Okul ve futbolu bir arada yürütebilmeleri açısından Avrupa’daki gibi komplike bir sistem daha başarılı olacaktır değil mi?
VOLKAN YILDIRIM: Tabi ki. Küçük çocuklarım Cuma günü ödevlerini okuldan sonra bitirmek zorundalar. Cumartesi günü bana ödevlerini yapmış bir halde gelmek zorundalar. Cumartesi günü antrenmandan sonra test çözme saatleri var. Ve hepsinin kitap okuma saatleri vardır. Bana o kitapları da getirirler ve o kitapları tartışırız. Bunu yapmadıklarında da velilerle işbirliği yaparak takip ediyorum.
EREN: Hocam siz bu işe pedagojik ve bilimsel olarak da yaklaşıyorsunuz. Bu açıdan çocukların psikolojisi de çok önemli. Biz genel olarak futbolcuların psikolojik gelişimlerine çok önem vermiyoruz sanırım. Mesela Arda Turan A takımda kaptan olduğunda bile çok yıprandı psikolojik olarak ve Atletico Madrid’e gitti. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?
Volkan Yıldırım: Bu konuda da yine altyapıdan itibaren eğitimin önemi ortaya çıkıyor. Arda Turan’a yapılanı biliyorsun, 2007-2008 yılında Manisa’da 50 bin liraya oynuyordu. Ondan sonra çok büyük rakamlar aldı ve şaşaalı bir döneme girdi. İyi ki yurtdışına gitti ve futbol hayatını uzattı. Türkiye’de altyapıdaki oyuncuların yüzde 80’i gariban aile çocuklarıdır. O güne kadar üç lirayı bir arada görmeyen çocuklar yani. Siz bu çocukları transfer ederek hayatında göremeyecekleri paraları cebine koyuyorsunuz. Eğitimsiz olarak yetişen bu çocuklar o parayı aldıktan sonra dünyaları değişiyor. Milli takımlarımız altyapıda yani alt yaş gruplarında çok başarılı olurlar. Ne zaman üst seviyeye çıkarız orada başarımız düşer. Çünkü alt yaş gruplarında o çocuklar açtı. A takıma geldiklerinde doymuş bir halde oluyorlar, tok oluyorlar. Biz milli takımdayken İstiklal marşımız çaldığında ağlardık. Hiçbir zaman bir milli maça sakallı bir halde çıkmadık saygımızdan dolayı. Şimdi her şey ekonomiye döndü. İnanılmaz paralar, hak etmedikleri paraları kazanıyorlar. Hedefleri yok. Mesela yurt dışında oynamayı istemiyorlar. Yurtdışına niye gideyim ki orada vergi vereceğim diyorlar. Burada daha çok kazanıyorlar ve kendilerini daha da geliştirip yurt dışına gitme gibi bir amaçları kalmıyor. O nedenle milli takımlarımız ve kulüp takımlarımız Avrupa’da başarılı olamıyor. Oyuncularımız belli bir seviyeden sonra kendilerini geliştirmiyorlar.
EREN: Yabancı sınırlaması konusunda ne düşünüyorsunuz? Yerli oyuncuların hak ettiklerinden fazla para kazanmasına neden oluyor diyenler var. Öte yandan bu oyunculular yabancı sınırlaması olmadan nasıl oynayacaklar diye bir görüş var. Kadrolardaki yabancılar bu kural altındayken kaliteli değilken sınırsız olduğunda kalite daha da düşer diyen var. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
Volkan Yıldırım: Bu sistemi bu ülkede kırmak mümkün değil çünkü arada ekonomik olarak çok aracı var. Dünyanın en büyük sektörlerinden biri olmuş futbol. Birileri bu işten para kazanacak. Yabancı futbolcular gelecek ve bir takım insanlar bunlardan kar elde edecek maalesef. Bunun için yeni bir sistem gerekiyor. Kimse bu konuda bir yaptırım uygulayamıyor. Herkes bu işten nemalanıyor. Türkiye’ye yabancı futbolcu getir ama buna bir kriter koy. Kriter koyulursa sayı olarak da belli bir sınırda durdurabiliriz. 4 tane futbolcu gelir ama çok iyileri gelir. Avrupa’da yabancı olmadan başarılı olamayız diyorlar. Biz alt yapılarda sistemimizi kurarsak bizi Avrupa’da kimse geçemez. Biz şuan Almanya’daki Türklere yöneliyoruz. Bir sistemin içinden gelen yine kendi evladına yöneliyorsun. Yabancı sorununu çözmek için öncelikle Türkiye’nin amatör kulüplere eğilmesi ve fon ayırması lazım. Onlara bir bütçe ver ve bunu takip et. Bunun denetimini yap. Hak edene ver ama sen şuan hiç destek olmadığın gibi bir de pek çok isim altında bizden para topluyorsun. Bir de şu adam kayırma işini ortadan kaldırmamız lazım. İster yaz bu dediklerimi ister yazma sana kalmış ama ben söyleyeyim. 1999 doğumlu oğlum var. 4 senedir bende oynuyor Oğulcan. Amatör ligde ve U19 da 25. maçını oynayan bir çocuk. 1999 doğumlu olmasına rağmen kendi grubunda bu çocuk milli takım oynar diyorum ve adım gibi eminim bundan. Fakat bana Ankaraspor, Gençlerbirliği ya da Ankaragücü’ne ver biz oradan alalım diyorlar. Amatör takımdan milli takıma, Ankara karmasına oyuncu alamayız çünkü bu kötüyü teşkil eder diyorlar. Alırsak başka amatör takımlar da ortaya çıkar diye insanlar uğraşmak istemiyorlar. Federasyondaki insanların hepsi oturduğu yerden para kazanıyorlar. Hazır oyuncularla şampiyonaya gidiyorlar. Bu kolaycılıkla olmaz. Taşın altına elimizi sokmamız lazım. Mesai harcamamız lazım ama bizde her şey belli bir düzen üzerine kurulmuş ve bu düzen değişmiyor maalesef. Ben böyle konuşunca herkes bana Volkan konuştu, deli yine konuştu diyor. Ama bunlar gerçekler. Örneğin Fatih Terim benim milli takım hocam. Nerede Fatih Hoca? Ona tanınan imkanlar Türkiye’de kime tanınmış? Galatasaray’ın en kötü olduğu dönemi hatırlarsın, 20 tane transfer yaptı ve kulübü ekonomik olarak çökerterek gitti. Sonra yeniden geldi ve iyi bir kadro kurarak bir şeyleri başardı. Bu sene niye gitti peki? Başarısız olacaktı çünkü. Sonra 7 milyon Euro karşılığında milli takıma imza attı. Milan’da niye başarılı olamadı? Çünkü Türkiye’deki insan yapısını çok iyi biliyor Fatih Terim. Duygusallığımızdan faydalanıyor. Türkiye’de haydi oğlum, haydi aslanımla bu işler gidiyor ama Milan’da bu olmadı. Biz profesyoneliz, bu şekilde burada yürümez dediler. Ama biz hala bir tek Fatih Terim varmış gibi onun arkasından gidiyoruz. Bu ülkede pek çok değer var. Onlara da sahip çıkmamız gerekiyor.
EREN: Hocam bu güzel röportaj için çok teşekkür ederim. Gelecek dönemde de başarılarınızı sürdürmenizi diliyorum.
Volkan Yıldırım: Ben teşekkür ederim bu hoş sohbet için.