TÜRKİYE’DE KİVİ ÜRETİM REKOLTESİ HERKESİ ŞAŞIRTMAYA DEVAM EDİYOR
Aylin Bozkurt
İklim koşulları ve bereketli topraklarıyla Türkiye, pek çok tarım ürününün yetiştirilmesi için uygun imkanlara sahip. Bunun en önemli örneklerinden biri, bu topraklara ait olmadığı halde her yıl, bir önceki yıldan daha fazla ürün veren kivi…
Konumu ve iklimsel özelliğinin sağladığı avantajlar sayesinde envai çeşit toprak mahsulü yetiştirilen ülkemizde bir taraftan eskiden beri yetiştirilmeye devam eden meyvelerin üretimi artarken, diğer taraftan vatandaşların ilgisini çekecek yabancı meyveler için üretim çalışmalarının üreticiye bir pazar hacmini genişletme şansı artıyor.
Araştırma ve üretim çalışmalarının, Çin’in 1900’lü yılların başlarında Yangtze Vadisi'nde yaşayan yabancılar tarafından keşfedilen tarihine kıyasla Türkiye’deki sadece 33 yıl kadar kısa bir geçmişe sahip olmasına rağmen topraklarımıza üreticiyi ve araştırmacıyı şaşırtacak biçimde uyum sağlayan kivi; fındık yetiştiriciliği kadar uğraştırıcı olmaması nedeniyle günümüzde birçok çiftçi tarafından tercih ediliyor.
Yararları saymakla bitmiyor
Lezzet bir tarafa; kivinin yararları da saymakla bitmiyor. Kivinin bilinen en önemli özelliği C vitamini açısından zengin olması. Uzmanlar, özellikle nezle ve soğuk algınlığına karşı sıkça tüketilmesini öneriyor. Antioksidan özelliği sayesinde aynı zamanda kansere karşı koruyucu etkisi var. Kivinin tansiyon ve kolesterol düşürücü etkileri de biliniyor.
Konumu ve iklimsel özelliğinin sağladığı avantajlar sayesinde envai çeşit toprak mahsulü yetiştirilen ülkemizde bir taraftan eskiden beri yetiştirilmeye devam eden meyvelerin üretimi artarken, diğer taraftan vatandaşların ilgisini çekecek yabancı meyveler için üretim çalışmalarının üreticiye bir pazar hacmini genişletme şansı artıyor.
Araştırma ve üretim çalışmalarının, Çin’in 1900’lü yılların başlarında Yangtze Vadisi'nde yaşayan yabancılar tarafından keşfedilen tarihine kıyasla Türkiye’deki sadece 33 yıl kadar kısa bir geçmişe sahip olmasına rağmen topraklarımıza üreticiyi ve araştırmacıyı şaşırtacak biçimde uyum sağlayan kivi; fındık yetiştiriciliği kadar uğraştırıcı olmaması nedeniyle günümüzde birçok çiftçi tarafından tercih ediliyor.
Yararları saymakla bitmiyor
Lezzet bir tarafa; kivinin yararları da saymakla bitmiyor. Kivinin bilinen en önemli özelliği C vitamini açısından zengin olması. Uzmanlar, özellikle nezle ve soğuk algınlığına karşı sıkça tüketilmesini öneriyor. Antioksidan özelliği sayesinde aynı zamanda kansere karşı koruyucu etkisi var. Kivinin tansiyon ve kolesterol düşürücü etkileri de biliniyor.
Peki ülkemizde kivi üretimi nasıl başlanmış dersiniz?
Kaynaklara göre Türkiye’de kivi üretimine ilk defa 1988’de Yalova’da başlanmış. Yalova, bugün kivi üretiminde başı çekiyor. Öyle ki; Türkiye’deki kivi üretiminin yüzde 60’ı buradan sağlanıyor. Daha sonraları 16 ilde daha üretimi yaygınlaşan kivi üreticinin yüzünü toprağımıza ve iklimimize sağladığı uyumla güldürüyor. Özellikle başarılı yetiştirmelerden sonra kivi üreticiliğinin, fındığın alternatifi olarak görüldüğünün ve hatta bazı üreticilerin zamanla fındık yerine tamamen kivi üretimine geçmiş olduğunun da altını çizmek gerekiyor. Kivi üretimi için kurulan bahçelerin olgunluğa ulaşmasıyla birlikte üretim seviyesi de giderek artan kivinin bugün rekolte seviyesi 60 bin tonları buluyor.
Kivi tarımı denilince akla gelen en önemli yerlerden biri de Karadeniz… Karadeniz’in başta Ordu olmak üzere pek çok ilinde kivi üretiliyor. Adını uzun yıllar bereketli fındık bahçeleriyle duymaya alıştığımız özellikle Rize ve Ordu artık kiviyle de anılıyor. Ordu, Yalova’dan sonra kivi tarımının en fazla yapıldığı yer olarak kayıtlara geçiyor.
Üretici Devlet Tarafından Bilgilendirilmeli
Günümüzde 20’den fazla çeşidi olan ve üretimi yapılan kivinin iklim koşulları nedeniyle Karadeniz’de yetiştirilenlerin daha etli, daha lezzetli ve toplanmaya daha uygun olmasının değerinin devlet tarafından göz ardı edildiğini belirtiyor Organik Meyve Üreticileri Birliği kurucu üyesi Mehmet Akarsu; “Üretimin verimli ve kaliteli olabilmesi için mutlaka tarlanın bakımı; çapalanması, sulanmasının düzenli olması bunun dışında hangi mevsimlerde hasadın yapılması gerektiği, hava durumu; güneşin ve rüzgar durumunun mesela iyi tahlil edilmesi gereklidir.” diyor. Yani arazinin uygunluğunun, kivi çeşidi seçiminin ve nasıl yetiştirileceği hususunda önemli bilgilerin üreticiye devlet tarafından yetkilendirilmiş bilgili kişiler tarafından verilmesinin önemini vurguluyor Mehmet Bey.
Hasadın verimli geçmesi için 5-6 ay tarladan çıkmamak gerekiyor…
Üretiminin fındığa nazaran daha kolay olması aslında zor olmadığı anlamına gelmiyor diyor Mehmet Bey ve ekliyor: “5-6 ay tarladan çıkmamanız gerekiyor. İlkbaharda ve sonbaharda yapılan budamalara çok dikkat etmeniz gerekiyor. Bunlara dikkat ederseniz, üreticiyi yetiştirirseniz ve aynı zamanda devletinde bu konuda desteğini alırsanız kivi bu bölgede hem ülke ekonomisine hem de aile ekonomisine katkı sağlayan bir ürün haline gelebilir.”
Soğuk hava depoları arttırılmalı, sadece aracı ve satıcı değil, üretici de kazanmalı…
Kivinin sağlıklı yaşayabilmesi için dalından koptuktan sonra ilaçlanıp en fazla 3 gün içerisinde soğuk hava deposuna girmesi gerektiğini söylüyor Mevsim Manavı sahibi Nuri Genç. Bu kısa süre uzadığı taktirde bütün gücün aracıların eline geçmiş olduğunu ve kivinin toplandıktan sonra geç kalındığı taktirde ilaçlansa dahi sağlıklı bir şekilde var olmaya devam edemeyen bir meyve olduğunu vurguluyor. Kendisinin de kivi üretimi, alımı ve satımı yapan Genç kivi üretiminin üretici bakımından riskinin fazla olduğunun, bu yüzden aradaki bu açığın, yaklaşık %10-%20 gibi; ezilme, büzülme, zedelenme payının hemen orada üreticiden çıktığını anlatıyor ve bir örnek veriyor: “Mesela 100 ton kivi alıyorsa bir esnaf, bunun içerisinde nakliyesi ve ilaçlaması dahil olmak üzere en az 200-250.000 lira gibi bir bedel ödemek zorunda. Masraflar bu kadar fazla olunca esnaf kendini riske atmak istemediği için aracılara başvuruyor, haliyle üretici bundan olumsuz etkilenen taraf oluyor.”
Bir kooperatifleşme eksikliği var…
Üretilen kivi ilk önce aracıya satılıyor; Mersin, Antalya ve İzmir' de bulunan soğuk hava depolama bölgelerine üretici tarafından bırakılıyor. Komisyoncular, halciler talebe ve istek şekline göre dağıtımını, ithalatını ve ihracatını sağlıyorlar. Bir kooperatifleşme eksikliğinin olduğunu belirten Mehmet Bey, yine aracının ve satıcının kazandığını vurguluyor, devletin geri planda kaldığının, üreticiye destek çıkmadığını belirtiyor. Soğuk hava depolarının ve paketleme ünitelerinin eksikliğini, bunların verimli Ar-Ge çalışmalarının da bir sonucu olarak ancak güçlü kooperatifler tarafından sağlanabileceğine değiniyor: “Kilosu üreticiden alınıp 2- 2.5 liradan satılan kivi paketlense 5 liradan aşağı satılmayacak, üretici de para kazanmış olacak. Fakat o tesisleri devletin desteği olmadan kurmak imkansız. Nasıl çay fabrikaları devlet tarafından yapıldıysa, kivi üretimi konusunda da ciddi bir yardım yapılması gerekiyor.”
Kivi geleceği olan bir meyve…
Kivinin geleceğini konuşmak gerektiğinde Nuri Bey “şu an daha genç olsam kesinlikle devletten arazi kiralayıp 100-200 dönüm kivi ekerdim.” diyor. Kivi geleceği olan bir meyve olduğunu söylüyor, şu an kilosunun 2.5 liraya satıldığı muz ve kiraz dışında yetiştirilen başka bir meyvenin olmadığını belirten Genç Muz ve kiraz dışında bulamazsınız diyor. Onları da uzun süre saklanmayacağının, kivi gibi saklanmaya müsait meyveler olmadığını belirtiyor. Mehmet Bey “Devlet destekli kooperatifleşme ile kivinin geleceği çok açık. Üreticilerimiz bu konuda yeteli bilgiye sahip değil, biz kendimiz öğrendik. Konuştuğumuz sorunlar giderildiği sürece kivi zahmetli bir meyve olmasına rağmen hem üreticiye hem de devlete ekonomik açıdan katkı sağlayan bir meyve haline gelebilir.” diyor.
Kaynaklara göre Türkiye’de kivi üretimine ilk defa 1988’de Yalova’da başlanmış. Yalova, bugün kivi üretiminde başı çekiyor. Öyle ki; Türkiye’deki kivi üretiminin yüzde 60’ı buradan sağlanıyor. Daha sonraları 16 ilde daha üretimi yaygınlaşan kivi üreticinin yüzünü toprağımıza ve iklimimize sağladığı uyumla güldürüyor. Özellikle başarılı yetiştirmelerden sonra kivi üreticiliğinin, fındığın alternatifi olarak görüldüğünün ve hatta bazı üreticilerin zamanla fındık yerine tamamen kivi üretimine geçmiş olduğunun da altını çizmek gerekiyor. Kivi üretimi için kurulan bahçelerin olgunluğa ulaşmasıyla birlikte üretim seviyesi de giderek artan kivinin bugün rekolte seviyesi 60 bin tonları buluyor.
Kivi tarımı denilince akla gelen en önemli yerlerden biri de Karadeniz… Karadeniz’in başta Ordu olmak üzere pek çok ilinde kivi üretiliyor. Adını uzun yıllar bereketli fındık bahçeleriyle duymaya alıştığımız özellikle Rize ve Ordu artık kiviyle de anılıyor. Ordu, Yalova’dan sonra kivi tarımının en fazla yapıldığı yer olarak kayıtlara geçiyor.
Üretici Devlet Tarafından Bilgilendirilmeli
Günümüzde 20’den fazla çeşidi olan ve üretimi yapılan kivinin iklim koşulları nedeniyle Karadeniz’de yetiştirilenlerin daha etli, daha lezzetli ve toplanmaya daha uygun olmasının değerinin devlet tarafından göz ardı edildiğini belirtiyor Organik Meyve Üreticileri Birliği kurucu üyesi Mehmet Akarsu; “Üretimin verimli ve kaliteli olabilmesi için mutlaka tarlanın bakımı; çapalanması, sulanmasının düzenli olması bunun dışında hangi mevsimlerde hasadın yapılması gerektiği, hava durumu; güneşin ve rüzgar durumunun mesela iyi tahlil edilmesi gereklidir.” diyor. Yani arazinin uygunluğunun, kivi çeşidi seçiminin ve nasıl yetiştirileceği hususunda önemli bilgilerin üreticiye devlet tarafından yetkilendirilmiş bilgili kişiler tarafından verilmesinin önemini vurguluyor Mehmet Bey.
Hasadın verimli geçmesi için 5-6 ay tarladan çıkmamak gerekiyor…
Üretiminin fındığa nazaran daha kolay olması aslında zor olmadığı anlamına gelmiyor diyor Mehmet Bey ve ekliyor: “5-6 ay tarladan çıkmamanız gerekiyor. İlkbaharda ve sonbaharda yapılan budamalara çok dikkat etmeniz gerekiyor. Bunlara dikkat ederseniz, üreticiyi yetiştirirseniz ve aynı zamanda devletinde bu konuda desteğini alırsanız kivi bu bölgede hem ülke ekonomisine hem de aile ekonomisine katkı sağlayan bir ürün haline gelebilir.”
Soğuk hava depoları arttırılmalı, sadece aracı ve satıcı değil, üretici de kazanmalı…
Kivinin sağlıklı yaşayabilmesi için dalından koptuktan sonra ilaçlanıp en fazla 3 gün içerisinde soğuk hava deposuna girmesi gerektiğini söylüyor Mevsim Manavı sahibi Nuri Genç. Bu kısa süre uzadığı taktirde bütün gücün aracıların eline geçmiş olduğunu ve kivinin toplandıktan sonra geç kalındığı taktirde ilaçlansa dahi sağlıklı bir şekilde var olmaya devam edemeyen bir meyve olduğunu vurguluyor. Kendisinin de kivi üretimi, alımı ve satımı yapan Genç kivi üretiminin üretici bakımından riskinin fazla olduğunun, bu yüzden aradaki bu açığın, yaklaşık %10-%20 gibi; ezilme, büzülme, zedelenme payının hemen orada üreticiden çıktığını anlatıyor ve bir örnek veriyor: “Mesela 100 ton kivi alıyorsa bir esnaf, bunun içerisinde nakliyesi ve ilaçlaması dahil olmak üzere en az 200-250.000 lira gibi bir bedel ödemek zorunda. Masraflar bu kadar fazla olunca esnaf kendini riske atmak istemediği için aracılara başvuruyor, haliyle üretici bundan olumsuz etkilenen taraf oluyor.”
Bir kooperatifleşme eksikliği var…
Üretilen kivi ilk önce aracıya satılıyor; Mersin, Antalya ve İzmir' de bulunan soğuk hava depolama bölgelerine üretici tarafından bırakılıyor. Komisyoncular, halciler talebe ve istek şekline göre dağıtımını, ithalatını ve ihracatını sağlıyorlar. Bir kooperatifleşme eksikliğinin olduğunu belirten Mehmet Bey, yine aracının ve satıcının kazandığını vurguluyor, devletin geri planda kaldığının, üreticiye destek çıkmadığını belirtiyor. Soğuk hava depolarının ve paketleme ünitelerinin eksikliğini, bunların verimli Ar-Ge çalışmalarının da bir sonucu olarak ancak güçlü kooperatifler tarafından sağlanabileceğine değiniyor: “Kilosu üreticiden alınıp 2- 2.5 liradan satılan kivi paketlense 5 liradan aşağı satılmayacak, üretici de para kazanmış olacak. Fakat o tesisleri devletin desteği olmadan kurmak imkansız. Nasıl çay fabrikaları devlet tarafından yapıldıysa, kivi üretimi konusunda da ciddi bir yardım yapılması gerekiyor.”
Kivi geleceği olan bir meyve…
Kivinin geleceğini konuşmak gerektiğinde Nuri Bey “şu an daha genç olsam kesinlikle devletten arazi kiralayıp 100-200 dönüm kivi ekerdim.” diyor. Kivi geleceği olan bir meyve olduğunu söylüyor, şu an kilosunun 2.5 liraya satıldığı muz ve kiraz dışında yetiştirilen başka bir meyvenin olmadığını belirten Genç Muz ve kiraz dışında bulamazsınız diyor. Onları da uzun süre saklanmayacağının, kivi gibi saklanmaya müsait meyveler olmadığını belirtiyor. Mehmet Bey “Devlet destekli kooperatifleşme ile kivinin geleceği çok açık. Üreticilerimiz bu konuda yeteli bilgiye sahip değil, biz kendimiz öğrendik. Konuştuğumuz sorunlar giderildiği sürece kivi zahmetli bir meyve olmasına rağmen hem üreticiye hem de devlete ekonomik açıdan katkı sağlayan bir meyve haline gelebilir.” diyor.