Kentsel Tasarımla Yenilenen Side Antik Kenti Hak Ettiği Görüntüsüne Kavuşuyor
Deniz Özden
Manavgat Belediyesi, Side Antik kenti için planladığı Kentsel tasarım ve çevre
düzenlemesi projesi 1 yıllık hazırlıklar sonunda hayata geçmeye başladı. Metin Sözen
Koruma Ödülü'nü alan projeyle kentin tarihi dokusuyla tekrar köprü kurmasını
hedefleniyor. Proje kapsamında yıkılan kaçak yapıların altındaki tarihi dokular gün
yüzüne çıktıkça Side’nin aslında ne kadar zengin bir geçmişe sahip olduğunu gözler
önüne seriyor. Antalya’nın en işlek turizm merkezlerinden olan antik kentin yapılan bu
çalışmalar sonrasında daha çok turist çekmesi beklenmekte.
düzenlemesi projesi 1 yıllık hazırlıklar sonunda hayata geçmeye başladı. Metin Sözen
Koruma Ödülü'nü alan projeyle kentin tarihi dokusuyla tekrar köprü kurmasını
hedefleniyor. Proje kapsamında yıkılan kaçak yapıların altındaki tarihi dokular gün
yüzüne çıktıkça Side’nin aslında ne kadar zengin bir geçmişe sahip olduğunu gözler
önüne seriyor. Antalya’nın en işlek turizm merkezlerinden olan antik kentin yapılan bu
çalışmalar sonrasında daha çok turist çekmesi beklenmekte.
Side ve Zengin Tarihi
Side, Antalya merkezinden 80 km ileride, Manavgat Belediyesine bağlı küçük bir antik kent.
Side kelimesinin anlamı bölgede sıkça yetişen nar meyvesinden geliyor. Bir yarım adanın
üzerine kurulan Side tarih boyunca Pamfilya Bölgesinin en önemli ve zengin limanı olmuş.
İçine girdiğiniz anda mimari yapıtlarının ihtişamıyla sizi içine çeken Side’nin geçmişi MÖ 8.
yüzyıla kadar dayanıyor. Lidya Krallığından, Makedonya Kralı Büyük İskender’e kadar birçok
insanın gözü bu şehirdeymiş. Büyük Devletler kendi hakimiyeti altına almaya çalışmış ya da
dostluk kurarak şehrin zenginliklerinden yararlanmak istemiş. Kimi devlet adamı buraya
eğitim almaya gelmiş. Yüzyıllar boyu farklı kültürlere ev sahipliği yapan Side’nin toprağından
adeta kültür fışkırıyor. Konum olarak da o kadar güzel ki gelip görürseniz neden insanların
burada medeniyet kurmak istediğini anlarsınız.
Giritli Göçmenlerin Hikayesi
Side’nin terk edilişi ve Giritli göçmenlerin gelmesiyle yeniden yerleşim yeri olması ilginç bir
hikayedir. Tam olarak tarihi bilinmese de Sideli yerlilerin şehirden ayrıldıkları tarih 11. veya
12. yüzyıl olarak tahmin edilmekte. Zenginliğiyle ün salan kent o dönemlerde sık sık
korsanların saldırına uğramaya başlamış. Bu durumdan muzdarip olan şehir sakinleri de
mecburen 2 günlük yürüyüş mesafesinde olan günümüz Antalya merkezine gitmek durumda
kalmışlar. Sonrasında da Anadolu'da hakimiyet kurmaya başlayan Türklerin toprağı olmuş.
Side’ye 19.yy sonuna kadar yerleşen olmamış.
Babam küçüklüğümden beri anlatır göçmen ailesinin hikayesini. Biraz hüzünlü bir hikaye
aslında. Girit adasında çıkan isyanların sonucunda zulme uğrayan müslümanların Padişah
II. Abdülhamit’in emriye yarımadaya yerleştirilir ve Side Antik kenti’nin üstüne Selimiye köyü
kurulur. Dedemin annesi ve babası her şeylerini doğup büyüdükleri Girit'te bırakmak zorunda
kalmış. Giritliler zaten vatanı olarak bildikleri yerden koparıldıkları yetmezmiş gibi uzun süre
yabancı gözüyle bakılıp ve önceden burada olan insanlar tarafından dışlanmışlar.
Side, Antalya merkezinden 80 km ileride, Manavgat Belediyesine bağlı küçük bir antik kent.
Side kelimesinin anlamı bölgede sıkça yetişen nar meyvesinden geliyor. Bir yarım adanın
üzerine kurulan Side tarih boyunca Pamfilya Bölgesinin en önemli ve zengin limanı olmuş.
İçine girdiğiniz anda mimari yapıtlarının ihtişamıyla sizi içine çeken Side’nin geçmişi MÖ 8.
yüzyıla kadar dayanıyor. Lidya Krallığından, Makedonya Kralı Büyük İskender’e kadar birçok
insanın gözü bu şehirdeymiş. Büyük Devletler kendi hakimiyeti altına almaya çalışmış ya da
dostluk kurarak şehrin zenginliklerinden yararlanmak istemiş. Kimi devlet adamı buraya
eğitim almaya gelmiş. Yüzyıllar boyu farklı kültürlere ev sahipliği yapan Side’nin toprağından
adeta kültür fışkırıyor. Konum olarak da o kadar güzel ki gelip görürseniz neden insanların
burada medeniyet kurmak istediğini anlarsınız.
Giritli Göçmenlerin Hikayesi
Side’nin terk edilişi ve Giritli göçmenlerin gelmesiyle yeniden yerleşim yeri olması ilginç bir
hikayedir. Tam olarak tarihi bilinmese de Sideli yerlilerin şehirden ayrıldıkları tarih 11. veya
12. yüzyıl olarak tahmin edilmekte. Zenginliğiyle ün salan kent o dönemlerde sık sık
korsanların saldırına uğramaya başlamış. Bu durumdan muzdarip olan şehir sakinleri de
mecburen 2 günlük yürüyüş mesafesinde olan günümüz Antalya merkezine gitmek durumda
kalmışlar. Sonrasında da Anadolu'da hakimiyet kurmaya başlayan Türklerin toprağı olmuş.
Side’ye 19.yy sonuna kadar yerleşen olmamış.
Babam küçüklüğümden beri anlatır göçmen ailesinin hikayesini. Biraz hüzünlü bir hikaye
aslında. Girit adasında çıkan isyanların sonucunda zulme uğrayan müslümanların Padişah
II. Abdülhamit’in emriye yarımadaya yerleştirilir ve Side Antik kenti’nin üstüne Selimiye köyü
kurulur. Dedemin annesi ve babası her şeylerini doğup büyüdükleri Girit'te bırakmak zorunda
kalmış. Giritliler zaten vatanı olarak bildikleri yerden koparıldıkları yetmezmiş gibi uzun süre
yabancı gözüyle bakılıp ve önceden burada olan insanlar tarafından dışlanmışlar.
Babamı ve kardeşlerini babaannesi büyütmüş. Babaannesi de Türkçe bilmediği için hep
aralarında Rumca konuşurlarmış. Yaşadıkları evin antik kalıntılardan aldıkları taşlardan
yapılmış. Bölgedeki geleneksel Selimiye evlerini ilginç yapan nedenlerden birisi de bu.
Osmanlı ve Rum mimarisinin Antik Side taş ustalığıyla sentezi bu evleri özel kılıyor. Giritli
göçmenler Side’ye yerleştiklerinde ellerinde sadece onlara verilmiş topraklar varmış. Böylece
geçim kaynakları tarım olmuş.Babam da tarlada uzun süre çalıştıktan sonra antik kalıntıların
üzerinde dinlenirmiş. Zaman zaman kazdıkları topraktan heykel parçaları ya da farklı
dönemlere ait paralar bulurlarmış. Babamın küçüklüğünde kazı dönemleri daha yeni
başlamış onun öncesinde ise tabii kimsenin doğru düzgün bu kalıntılardan haberi de
yokmuş.
Tekrar Keşfedilmeyi Bekleyen Bir Şehir
Aslında arkeolojik kazıların geçmişi 1947 yılına dayanıyor, yani 73 yıllık bir serüvenden
bahsediyoruz. Ordinaryüs Prof. Dr. Arif Müfid Mansel tarafından başlatılan bu kazılar 2008
yılından beri Anadolu Üniversitesi tarafından yürütülüyor. Kazılarda büyük emeği geçen
başka bir isim de Türkiye’nin ilk kadın arkeolog Jale İnan. Babam Jale İnan’ın Side’ye sık sık
geldiğini ve köylülerle iletişim halinde olduğunu söylüyor.
aralarında Rumca konuşurlarmış. Yaşadıkları evin antik kalıntılardan aldıkları taşlardan
yapılmış. Bölgedeki geleneksel Selimiye evlerini ilginç yapan nedenlerden birisi de bu.
Osmanlı ve Rum mimarisinin Antik Side taş ustalığıyla sentezi bu evleri özel kılıyor. Giritli
göçmenler Side’ye yerleştiklerinde ellerinde sadece onlara verilmiş topraklar varmış. Böylece
geçim kaynakları tarım olmuş.Babam da tarlada uzun süre çalıştıktan sonra antik kalıntıların
üzerinde dinlenirmiş. Zaman zaman kazdıkları topraktan heykel parçaları ya da farklı
dönemlere ait paralar bulurlarmış. Babamın küçüklüğünde kazı dönemleri daha yeni
başlamış onun öncesinde ise tabii kimsenin doğru düzgün bu kalıntılardan haberi de
yokmuş.
Tekrar Keşfedilmeyi Bekleyen Bir Şehir
Aslında arkeolojik kazıların geçmişi 1947 yılına dayanıyor, yani 73 yıllık bir serüvenden
bahsediyoruz. Ordinaryüs Prof. Dr. Arif Müfid Mansel tarafından başlatılan bu kazılar 2008
yılından beri Anadolu Üniversitesi tarafından yürütülüyor. Kazılarda büyük emeği geçen
başka bir isim de Türkiye’nin ilk kadın arkeolog Jale İnan. Babam Jale İnan’ın Side’ye sık sık
geldiğini ve köylülerle iletişim halinde olduğunu söylüyor.
Side’deki arkeolojik çalışmaları merak ettiğim için yakın dönemde Anadolu Üniversitesinde
öğretim görevlisi olan arkeologlarla iletişime geçme şansım oldu. Doç, Dr. Serap Erkoç’la
konuşmamızda bana bu kazıların uzun süredir devam etmesine rağmen hala keşfedilecek
çok şey olduğunu söyledi. Bu kazılar benim hocalarımı emekli eder, beni de emekli eder
hatta benim öğrencilerimi de emekli eder diye ekledi. Gözümüzün görebildiği menzilde halâ
ortaya çıkacak eserler var demek ki. Belki yüzyıllar boyu sürecek bir kazı çalışmasından
bahsediyoruz.Tabii ki de bütçe sıkıntıları gibi konular da işin içine girince ilerleyiş biraz
yavaşlıyor. Yine de kazı yapılan alanın zenginliğini kanıtlıyor bu uzun süreç.
Eğer birgün Side’ye gidersek nerelere gitmeliyiz derseniz Jale İnan’ın öncülüğünde çıkarılan
Side Antik Tiyatrosu , Apollon Tapınağı, Anıtsal Çeşme, Vespasianus Anıtı, Agora Hamamı
gibi arkeolojik önemli keşiflerden başlayabilirsiniz. Aynı zamanda gidip görmenizi tavsiye
edeceğim iki tane müze de mevcut. Bir tanesi 1978 yılında Roma hamamının
müzeleştirilmesi ile kurulan Side Müzesi. Burada kazılarda bulunan birçok eser
sergileniyor.Oradaki heykeller, yazıtlar ve daha ince eser kentini kültürel zenginliğini
yansıtıyor. Bir diğeri ise eski Selimiye İlkokulu restorasyonuyla açılan Kent Müzesi. Bu
okulun ve Selimiyelilerin özel bir bağı var. Babam dahil neredeyse bütün köylüler bu okulda
okumuş. Kent hafızasına yerleşmiş mütevazi ama önemli bir yapı. İçinde Giritlilere ait
fotoğraflar, geleneksel kıyafetler ve eşyalar bulunuyor. Özellikle babamla ziyaret etmekten
çok zevk almıştım. Resimlere bakıp bana tanıdığı herkesin hikayesini anlatmıştı. Şimdi sanki
hepsini tanıyorum.
öğretim görevlisi olan arkeologlarla iletişime geçme şansım oldu. Doç, Dr. Serap Erkoç’la
konuşmamızda bana bu kazıların uzun süredir devam etmesine rağmen hala keşfedilecek
çok şey olduğunu söyledi. Bu kazılar benim hocalarımı emekli eder, beni de emekli eder
hatta benim öğrencilerimi de emekli eder diye ekledi. Gözümüzün görebildiği menzilde halâ
ortaya çıkacak eserler var demek ki. Belki yüzyıllar boyu sürecek bir kazı çalışmasından
bahsediyoruz.Tabii ki de bütçe sıkıntıları gibi konular da işin içine girince ilerleyiş biraz
yavaşlıyor. Yine de kazı yapılan alanın zenginliğini kanıtlıyor bu uzun süreç.
Eğer birgün Side’ye gidersek nerelere gitmeliyiz derseniz Jale İnan’ın öncülüğünde çıkarılan
Side Antik Tiyatrosu , Apollon Tapınağı, Anıtsal Çeşme, Vespasianus Anıtı, Agora Hamamı
gibi arkeolojik önemli keşiflerden başlayabilirsiniz. Aynı zamanda gidip görmenizi tavsiye
edeceğim iki tane müze de mevcut. Bir tanesi 1978 yılında Roma hamamının
müzeleştirilmesi ile kurulan Side Müzesi. Burada kazılarda bulunan birçok eser
sergileniyor.Oradaki heykeller, yazıtlar ve daha ince eser kentini kültürel zenginliğini
yansıtıyor. Bir diğeri ise eski Selimiye İlkokulu restorasyonuyla açılan Kent Müzesi. Bu
okulun ve Selimiyelilerin özel bir bağı var. Babam dahil neredeyse bütün köylüler bu okulda
okumuş. Kent hafızasına yerleşmiş mütevazi ama önemli bir yapı. İçinde Giritlilere ait
fotoğraflar, geleneksel kıyafetler ve eşyalar bulunuyor. Özellikle babamla ziyaret etmekten
çok zevk almıştım. Resimlere bakıp bana tanıdığı herkesin hikayesini anlatmıştı. Şimdi sanki
hepsini tanıyorum.
Doğup Büyüdüğüm Yer
Side’de doğup büyüdüğüm için kendimi şanslı hissediyorum. Küçüklüğümden beri yeni
şeyler keşfetmek için köşe bucak arayış içindeyim. Ne zaman toprağın altını kazsam sanki
daha önce keşfedilmemiş bir hazine bulacakmış gibi heyecanlıyım. Her antik kentin içine
girdiğimde gördüğüm klasik mimarinin eşsiz eserler ilk defa görmüş gibi büyüleniyorum.
Yıllarca yürüdüğüm yolların altında daha nicelerinin olduğunu öğrenmek araştırma isteğimi
daha da perçinliyor. Küçüklüğümden beri mimar olma isteğim herhalde bundan kaynak
naklanıyor. Belki bende bu medeniyetler gibi tarihe biz iz bırakırım ve yüzyıllar sonra bir
çocuk eserlerime bakar ve benimle aynı heyecanı duyar.
Side’de doğup büyüdüğüm için kendimi şanslı hissediyorum. Küçüklüğümden beri yeni
şeyler keşfetmek için köşe bucak arayış içindeyim. Ne zaman toprağın altını kazsam sanki
daha önce keşfedilmemiş bir hazine bulacakmış gibi heyecanlıyım. Her antik kentin içine
girdiğimde gördüğüm klasik mimarinin eşsiz eserler ilk defa görmüş gibi büyüleniyorum.
Yıllarca yürüdüğüm yolların altında daha nicelerinin olduğunu öğrenmek araştırma isteğimi
daha da perçinliyor. Küçüklüğümden beri mimar olma isteğim herhalde bundan kaynak
naklanıyor. Belki bende bu medeniyetler gibi tarihe biz iz bırakırım ve yüzyıllar sonra bir
çocuk eserlerime bakar ve benimle aynı heyecanı duyar.
Side üzerinde yerleşim olduğu dönemlerde hızlı değişimler yaşamış. Gerek Antik dönem de
gerek yakın tarihimiz de.Kazılardan sonra popülerleşen bu küçük köy sonrasında Antalya’nın
en gözde tatil beldelerine dönüşmüş. Tabii tarımla uğraşan Selimiye yerlileri turizmden para
kazanmaya başlayınca yaşadıkları evleri tek tek pansiyona çevirmeye başlamış. Şu anda bu
köyün yerlisi olup içinde yaşayan kalmadı sayılır. Turizmin etkisi sadece pozitif olmuyor
malum. 40 yıllık turizm geçmişi beraberinde kaçak yapıları da getirdi. Dönüp 15-20 yıl
öncesine bakıyorum da gerçekten bu kadar bina yoktu burada. Ekonomik gelir beklentisiyle
yapılan bu kaçak yığınlar antik kentin dokusunu son yıllarda iyice bozmaya başlamıştı.
gerek yakın tarihimiz de.Kazılardan sonra popülerleşen bu küçük köy sonrasında Antalya’nın
en gözde tatil beldelerine dönüşmüş. Tabii tarımla uğraşan Selimiye yerlileri turizmden para
kazanmaya başlayınca yaşadıkları evleri tek tek pansiyona çevirmeye başlamış. Şu anda bu
köyün yerlisi olup içinde yaşayan kalmadı sayılır. Turizmin etkisi sadece pozitif olmuyor
malum. 40 yıllık turizm geçmişi beraberinde kaçak yapıları da getirdi. Dönüp 15-20 yıl
öncesine bakıyorum da gerçekten bu kadar bina yoktu burada. Ekonomik gelir beklentisiyle
yapılan bu kaçak yığınlar antik kentin dokusunu son yıllarda iyice bozmaya başlamıştı.
Yeni projeyi duyunca Selimiyeli biri olarak ben de bir heyecan yarattı. Aslında bu birçok
Sideli’nin beklediği bir haberdi. Son bir yılda her antik kentin içine girdiğimde çirkin kaçak
yapılar yerine altından çıkan antik mimari hazineleri görmek beni adeta büyülüyor. Eminim
gelen turistlerde benim kadar etkilenecek, belki tekrar gelmek isteyecek ya da tanıdıklarına
gelmeleri için tavsiye edecek. Bu şehir bir dünya mirası ve ben bu mirası dünyanın geri
kalanıyla paylaşmak için sabırsızlanıyorum.
Müzeleşen Antik Kent
Antik Side Koruma Amaçlı Revizyon İmar Planının Kültür Bakanlığı tarafından onaylanması
ve Side’nin Kentsel ve 3. Derece Arkeolojik Sit Alanı ilan edilmesiyle antik kentin koruma ve
kentsel planlama sürecinin önü açıldı. Yeni proje çerçevesinde antik kentin içi trafiğe
kapatıldı. Önceden yollardan geçmeye çalışan arabalara dikkat etmeye çalışıyordum. Şimdi
kentin içinde rahatça yürüyebiliyorum. Antik şehri daha iyi inceleyip, deneyimleme şansım
oluyor. Asfalt yollarda gitti artık. Kesme taşlarla döşenmiş yollar kentin dokusuyla bir bütün
olmuş. Meydanlar rahatça oturup denizin kokusunu çekebilmemizi sağlayacak şekilde
düzenlenmiş. Öncesinde ayakta kalmamak için ya soğuk bir taşın üstüne oturmamız ya da
bir kafeye oturup bir bir şey içmemiz gerekiyordu. Sokaklar da genişlemiş sanki, her yer
daha ferah.
Projenin en sevdiğim kısmı ise binaların altında kalan antik evlerin tekrar gün yüzüne
çıkarılması. Zahmetli bir süreç ama görünce siz de değdiğine kanaat verirsiniz. Kaçak
yapılar yıkıldıktan sonraki adım tescilli Girit evlerin de güçlendirmesi oldu. Tescilli evlerin
taşlar tek tek numaralandırılarak özenle yerinden sökülüyor. İşlem bittikten sonra arkeologlar
kazı yapmaları için bilgilendiriliyor. Kazılar bittikten sonra da bulunan kalıntılar aynen yerinde
bırakılıyor ama bu sefer toprakla kapatmak yerine üzerine insanların üzerinde yürüyebileceği
cam zemin döşeniyor. Yani tarih resmen ayaklarınızın altında. Cam yollarda yürümek eşsiz
bir deneyim. Sanki bir açık hava müzesinde dolaşıyormuş gibi.
Sideli’nin beklediği bir haberdi. Son bir yılda her antik kentin içine girdiğimde çirkin kaçak
yapılar yerine altından çıkan antik mimari hazineleri görmek beni adeta büyülüyor. Eminim
gelen turistlerde benim kadar etkilenecek, belki tekrar gelmek isteyecek ya da tanıdıklarına
gelmeleri için tavsiye edecek. Bu şehir bir dünya mirası ve ben bu mirası dünyanın geri
kalanıyla paylaşmak için sabırsızlanıyorum.
Müzeleşen Antik Kent
Antik Side Koruma Amaçlı Revizyon İmar Planının Kültür Bakanlığı tarafından onaylanması
ve Side’nin Kentsel ve 3. Derece Arkeolojik Sit Alanı ilan edilmesiyle antik kentin koruma ve
kentsel planlama sürecinin önü açıldı. Yeni proje çerçevesinde antik kentin içi trafiğe
kapatıldı. Önceden yollardan geçmeye çalışan arabalara dikkat etmeye çalışıyordum. Şimdi
kentin içinde rahatça yürüyebiliyorum. Antik şehri daha iyi inceleyip, deneyimleme şansım
oluyor. Asfalt yollarda gitti artık. Kesme taşlarla döşenmiş yollar kentin dokusuyla bir bütün
olmuş. Meydanlar rahatça oturup denizin kokusunu çekebilmemizi sağlayacak şekilde
düzenlenmiş. Öncesinde ayakta kalmamak için ya soğuk bir taşın üstüne oturmamız ya da
bir kafeye oturup bir bir şey içmemiz gerekiyordu. Sokaklar da genişlemiş sanki, her yer
daha ferah.
Projenin en sevdiğim kısmı ise binaların altında kalan antik evlerin tekrar gün yüzüne
çıkarılması. Zahmetli bir süreç ama görünce siz de değdiğine kanaat verirsiniz. Kaçak
yapılar yıkıldıktan sonraki adım tescilli Girit evlerin de güçlendirmesi oldu. Tescilli evlerin
taşlar tek tek numaralandırılarak özenle yerinden sökülüyor. İşlem bittikten sonra arkeologlar
kazı yapmaları için bilgilendiriliyor. Kazılar bittikten sonra da bulunan kalıntılar aynen yerinde
bırakılıyor ama bu sefer toprakla kapatmak yerine üzerine insanların üzerinde yürüyebileceği
cam zemin döşeniyor. Yani tarih resmen ayaklarınızın altında. Cam yollarda yürümek eşsiz
bir deneyim. Sanki bir açık hava müzesinde dolaşıyormuş gibi.
Bulunana kalıntılar korunduktan ve sergilenmeye hazır olduktan sonra Girit evleri orijinal
malzemesiyle tekrar inşaa ediliyor. Tescillenmemiş yıkılan evlerin yerine de bölgenin
dokusunu bozmayan yeni binalar yapılıyor. Antik kent bu sayede yeni, eski ve antik
katmanları bir bütün halinde gözüküyor. Sanki şehrin için bir zaman yolculuğuna çıkıyorsunuz.
malzemesiyle tekrar inşaa ediliyor. Tescillenmemiş yıkılan evlerin yerine de bölgenin
dokusunu bozmayan yeni binalar yapılıyor. Antik kent bu sayede yeni, eski ve antik
katmanları bir bütün halinde gözüküyor. Sanki şehrin için bir zaman yolculuğuna çıkıyorsunuz.
Side Antik kenti uzun zamandır ilgi çeken kültürel gezi rotası olsa da yeni planlamalar
sayesinde artık daha çok ilgi çekecektir. Bölgeye ilgi arttıkça insanların tarihi farkındalığı da
artacak ve böylece yeni kazılar için fonlar bulunacağına inanıyorum. Kentsel Düzenleme ve
Çevre Tasarım projesi daha bitmese de Side Antik Kenti’nin şimdiye kadarki dönüşümünden
oldukça etkilendim. Şimdiye kadar Türk medyasından da olumlu sesler yükseldi. Side
kültürel değerlerimize sahip çıkmamız için önemli bir örnek teşkil ediyor. Belki düzenleme
sayesinde eskisi gibi Akdeniz'in kayda değer kültürel merkezlerinden birine dönüşebilir. İnsan
şehrin değerlendiğini görmesi ne kadar sevindirici değil mi?
KAYNAKÇA:
Erkoç, Serap, Röportaj, 2020
Özden,Recep, Röportaj, 2021
http://www.manavgat.bel.tr/sonuclanan-bazi-projeler/side-antik-kenti-kentsel-tasarim
https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/antalya/gezilecekyer/side-1
https://tr.wikipedia.org/wiki/Side
http://www.manavgat.bel.tr/sonuclanan-bazi-projeler/antik-side-kentsel-tasarim-projesinde
sayesinde artık daha çok ilgi çekecektir. Bölgeye ilgi arttıkça insanların tarihi farkındalığı da
artacak ve böylece yeni kazılar için fonlar bulunacağına inanıyorum. Kentsel Düzenleme ve
Çevre Tasarım projesi daha bitmese de Side Antik Kenti’nin şimdiye kadarki dönüşümünden
oldukça etkilendim. Şimdiye kadar Türk medyasından da olumlu sesler yükseldi. Side
kültürel değerlerimize sahip çıkmamız için önemli bir örnek teşkil ediyor. Belki düzenleme
sayesinde eskisi gibi Akdeniz'in kayda değer kültürel merkezlerinden birine dönüşebilir. İnsan
şehrin değerlendiğini görmesi ne kadar sevindirici değil mi?
KAYNAKÇA:
Erkoç, Serap, Röportaj, 2020
Özden,Recep, Röportaj, 2021
http://www.manavgat.bel.tr/sonuclanan-bazi-projeler/side-antik-kenti-kentsel-tasarim
https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/antalya/gezilecekyer/side-1
https://tr.wikipedia.org/wiki/Side
http://www.manavgat.bel.tr/sonuclanan-bazi-projeler/antik-side-kentsel-tasarim-projesinde