DERİN NEFESİN ADRESİ: YAVAŞ ŞEHİR SEFERİHİSAR
Doğa Atalay
Günümüz teknolojisinin ilerlemesi ve bunun getirisi olan küreselleşme ile, hayatımızın her alanında büyük bir hızlanma gözlemleniyor. Trafik yoğunluğu, hizmet ve mala hızlı erişim, çevrimiçi siparişler, fast food zincirleri gibi hayatımızın her noktasına giren ve yaşamı hızlandıran durumlar mevcut. Son yıllarda dünyada ve Türkiye’de gittikçe artan nüfus yoğunluğu, buna bağlı olarak oluşan çevre kirliliği ve bireyselleşmenin getirdiği yalnızlık hissi sonucunda büyük şehirlerde yaşayan nüfusun kendilerine yaşam alanı alternatifleri oluşturması kaçınılmaz hale geldi. Hepimizin mutlaka en az bir kişiden dinlediği gibi, artık günümüzde büyük şehirlerde yaşayan insanlara gelecek hayalleri sorulduğunda, çoğu doğayla iç içe, küçük bir çiftlik evinde, kendi ürünlerini yetiştirip huzur içerisinde yaşayabileceği bir emeklilik hayali anlatıyor. Özellikle Türkiye’nin metropol şehri İstanbul’da uzun yıllar yaşayıp hızlı bir hayatla iç içe olması kaçınılmaz olan büyük bir kesim için bu gelecek planı oldukça yaygın.
Küçük şehirler veya kasabalar, büyük şehirlerde yaşanan bu hızdan ve yoğunluktan uzaklaşmak ve arınmak için iyi bir alternatif haline geldi. İşte bu noktada, benliklerine sahip çıkarak küreselleşmenin sonucu olan aynılığı ortadan kaldırmayı ve büyük şehirlerin hızlı yaşamlarından uzaklaşarak yavaş hareketi felsefe edinmiş olan Yavaş Şehir akımı ortaya çıkmış ve uluslararası bir birlik haline gelmiştir. Yavaş/sakin şehir veya bir diğer adıyla “Cittaslow” felsefesi; kendi vatandaşının sosyal refahını düşünmek, yaşam kalitesini iyileştirmek, yörenin kültürel değerlerini korumak, sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak ve sakin bir yaşam kurmak amacıyla ortaya çıkmış uluslararası bir kavramdır. Cittaslow, küçük şehirlerin bir organize ağıdır. Gelin bakın, Cittaslow ağı nasıl ortaya çıktı…
Cittaslow akımı aslında resmi olarak ilk defa Avrupa’da başlangıç sinyallerini verdi. Elbette modanın, romantizmin ve en önemlisi kültürün başkenti İtalya’nın bu alanda bir ilk olması hiç şaşırtıcı değil. İlk olarak 1989 yılında İtalya’daki “Yavaş Yemek” hareketi ile bu akımın temelleri atılmış, bundan on yıl sonrasında ise Yavaş Şehir ağı resmi olarak ortaya çıkmıştır. Yavaşlık akımı sadece Yavaş Yemek ile sınırlı kalmamış, yavaş moda, yavaş eğitim, yavaş seyahat, yavaş teknoloji gibi diğer dalları da yaratmıştır. Yaklaşık on dokuz sene içerisinde iki yüz elli şehre yayılan büyük bir organizasyon haline gelmiştir. Dünyada bu ağ içinde olan şehirlerin başlıcaları ilk olarak İtalya’nın Greve In Chianti kenti olmak üzere, Kristinestad/Finlandiya, Clonakilty/İrlanda, Silly/Belçika, Svendborg/Danimarka’dır. Bu şehirler Dünya’nın en sakin şehirleri olarak nitelendiriliyor.
Bu akımın bu denli yaygın ve yayılımının hızlı olması elbette zamanımızın şartlarından kaynaklanıyor. Küreselleşmenin getirisi olan yerel değerleri kaybetme ve hızlı tüketim sonucu insanların beklentilerinin değişmesi ile kısa sürede Cittaslow’un tanınırlığı artmıştır. Her ülkenin, her yörenin korumak istediği değerleri var. İtalya’nın pizzası, Gaziantep’in baklavası, Şanlıurfa’nın kebabı… Bunlar sadece yemek olmakla sınırlı kalmayıp ülkelerin veya şehrin yaşam tarzını, kültürünü de yansıtıyor. Belki de şehir kültürünün özendiği göçler, ardında gittikçe özünü yitiren şehir manzaraları bıraktı. Kültürler, değerler, yaşam tarzları da göç kültürünün beraberinde büyük bir karmaşıklığa uğradı. Bir yerin sakin ruhu diğerinin karmaşıklığıyla buluştu ve her ikisi de özünü kaybetti. Pizza ve lahmacunun, profiterol ve baklavanın, çay ve filtre kahvenin büyük buluşmasının ardından kimlik kayıpları yaşanmaya başlandı. Elbette bunların hiçbiri sadece yiyecek içecekten ibaret değildi. Nüfus akınının sürekli olarak kentten köye yaşanması sonucu ortaya çıkan kültür karmaşaları ve kimlik kaybı gibi sebepler; yerel değerlerin korunma isteği, kültüre verilen önemin çoğalması gibi durumları da beraberinde getirdi. Kısaca kentler de insanlar gibi özüne dönme ve kendisini bulma ihtiyacı hissetmeye başladı. Cittaslow tam olarak bu ihtiyaca hizmet ettiği için yaygınlaşması oldukça kolay olmuştur.
Avrupa ülkelerinde yer almakta olan yerel yönetimlerin, senenin belli dönemlerinde bir araya gelerek yaptıkları Habitat Konferansları, Birleşmiş Milletler Kent Zirveleri vb. küresel eylem planlarının yapıldığı toplantılarda, Cittaslow akımına ilişkin bilgilendirme ve tanıtım, bu felsefeye uygun yerel yönetim başkanlarını harekete geçirmiş, bu başkanlar da modeli kendi yerel yönetimlerine uyarlamışlardır. Tunç Soyer de Seferihisar Belediye Başkanı olarak bu akımın Türkiye’deki öncüsüdür. Soyer, bu konuyu incelemek, araştırmak ve geliştirmek üzere bir çalışma grubu oluşturmuş, bu grubun İtalya’daki merkezde inceleme ve araştırma yaparak uzmanlaşmasını sağlamıştır. Modelin Seferihisar’a uyarlanması yönünde yapılacak işler adım adım hayata geçirilmiştir.
Türkiye'de şimdiye kadar Muğla Akyaka, Isparta Eğirdir, Çanakkale Gökçeada, Sinop Gerze, Bolu Göynük, Şanlıurfa Halfeti, Bolu Mudurnu, Ordu Perşembe, Artvin Şavşat, İzmir Seferihisar, Sakarya Taraklı, Erzurum Uzundere, Kırklareli Vize, Isparta Yalvaç, Aydın Yenipazar, Muğla Köyceğiz ve Bitlis Ahlat "Yavaş Şehir" kabul edilmiştir. Bu işte öncülük yapan Seferihisar Belediyesi, söz konusu Yavaş Şehirlere başvuru ve kabul süreçlerinde teknik desteği sağlamış ve danışmanlık yapmıştır. Yavaş Şehir sayısının artması yönünde çalışmaları devam ediyor.
Tarihsel benliğini korumayı, sağlıklı bir büyümeyi ve yerel kalkınmayı hedefleyen Yavaş Şehir akımına Türkiye, 2009 yılında Ege Bölgesi’nde İzmir’in güneybatısında yer alan Seferihisar ilçesinin kabul edilmesiyle dahil oldu. Günümüzün İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 2009 senesinde Seferihisar Belediye Başkanlığı yapıyordu ve Seferihisarlıların söylemlerine göre bu kabul sürecine büyük bir katkı sağlamıştır. Soyer, Haberler.com’un “Cittaslow Türkiye, Tunç Soyer ile Yola Devam Edecek” başlıklı haberinde verdiği bir demeçte bu konuda görüşünü şöyle açıklamıştı: “Bu birliğe üyelik dünyanın her yerinde prestij sağlayan bir şey. Dışarıdan sağlanacak kaynaklar konusunda eliniz güçleniyor. Ayrıca üyelik için istenen kriterler önünüze bir yol haritası koyuyor. Kentinizin gelişmesiyle ilgili tereddütsüz, tartışmasız bir sürecin içine girmiş oluyorsunuz. Hangi partiden seçilmiş olursanız olun, izleyeceğiniz yol haritası dünyanın her yerinde aynıdır. Bu üyelik size evrensel, uluslararası bir yol haritası sunuyor. Sizi herhangi bir gelişmiş dünya kentiyle aynı ligde, aynı standartta görüyor. Sizi diğer kentlerden ayıran en büyük faydası budur."
Üyelik için uygun olmanın bazı koşulları var. İlk olarak şehirlerin 50 binden fazla nüfusu olmaması gerekiyor. Organik tarım ve yerel üretim bir diğer önemli kriter. Hammade kaynaklarının korunması için çalışmalar yapılmalı ve “fast food” gibi tek tip kültürelleşmenin olmadığı bir yaşam alanı olmalı. Seferihisar da diğer Cittaslow üyeleri gibi tarih, nüfus, coğrafya vb. nitelikleri bakımından incelenmiştir. Belediye meclisinin çevre ve altyapı politikaları, yerel üretimin desteklenmesi, yapıların korunması, misafirperverlik gibi kriterlerden %50’sini tamamlaması gerekirken %73 başarı elde edip geçerli puan almayı başararak Türkiye’nin ilk Cittaslow’u olmaya hak kazanmıştır. Bu durum aslında yerel yönetimin bu durum karşısında ne kadar istekli olduğunun da bir göstergesi. Türkiye’nin de bu ağa katılmak için bu denli gayret etmesi ve değerlendirmede fazlasıyla yeterli bulunması aslında değerlerimizin kıymetini bilmemiz ve onlara sıkı sıkı sarılmamız gerektiğini hepimize yeniden hatırlatıyor.
Küçük ilçenin büyük adımları
Küreselleşmenin getirisi olan monoton ve tek tip yaşam tarzını reddeden Seferihisar, 2009 yılında Cittaslow ünvanını kazandıktan sonra bu kapsamda birtakım çalışmalar yaptı.
Cittaslow akımı aslında resmi olarak ilk defa Avrupa’da başlangıç sinyallerini verdi. Elbette modanın, romantizmin ve en önemlisi kültürün başkenti İtalya’nın bu alanda bir ilk olması hiç şaşırtıcı değil. İlk olarak 1989 yılında İtalya’daki “Yavaş Yemek” hareketi ile bu akımın temelleri atılmış, bundan on yıl sonrasında ise Yavaş Şehir ağı resmi olarak ortaya çıkmıştır. Yavaşlık akımı sadece Yavaş Yemek ile sınırlı kalmamış, yavaş moda, yavaş eğitim, yavaş seyahat, yavaş teknoloji gibi diğer dalları da yaratmıştır. Yaklaşık on dokuz sene içerisinde iki yüz elli şehre yayılan büyük bir organizasyon haline gelmiştir. Dünyada bu ağ içinde olan şehirlerin başlıcaları ilk olarak İtalya’nın Greve In Chianti kenti olmak üzere, Kristinestad/Finlandiya, Clonakilty/İrlanda, Silly/Belçika, Svendborg/Danimarka’dır. Bu şehirler Dünya’nın en sakin şehirleri olarak nitelendiriliyor.
Bu akımın bu denli yaygın ve yayılımının hızlı olması elbette zamanımızın şartlarından kaynaklanıyor. Küreselleşmenin getirisi olan yerel değerleri kaybetme ve hızlı tüketim sonucu insanların beklentilerinin değişmesi ile kısa sürede Cittaslow’un tanınırlığı artmıştır. Her ülkenin, her yörenin korumak istediği değerleri var. İtalya’nın pizzası, Gaziantep’in baklavası, Şanlıurfa’nın kebabı… Bunlar sadece yemek olmakla sınırlı kalmayıp ülkelerin veya şehrin yaşam tarzını, kültürünü de yansıtıyor. Belki de şehir kültürünün özendiği göçler, ardında gittikçe özünü yitiren şehir manzaraları bıraktı. Kültürler, değerler, yaşam tarzları da göç kültürünün beraberinde büyük bir karmaşıklığa uğradı. Bir yerin sakin ruhu diğerinin karmaşıklığıyla buluştu ve her ikisi de özünü kaybetti. Pizza ve lahmacunun, profiterol ve baklavanın, çay ve filtre kahvenin büyük buluşmasının ardından kimlik kayıpları yaşanmaya başlandı. Elbette bunların hiçbiri sadece yiyecek içecekten ibaret değildi. Nüfus akınının sürekli olarak kentten köye yaşanması sonucu ortaya çıkan kültür karmaşaları ve kimlik kaybı gibi sebepler; yerel değerlerin korunma isteği, kültüre verilen önemin çoğalması gibi durumları da beraberinde getirdi. Kısaca kentler de insanlar gibi özüne dönme ve kendisini bulma ihtiyacı hissetmeye başladı. Cittaslow tam olarak bu ihtiyaca hizmet ettiği için yaygınlaşması oldukça kolay olmuştur.
Avrupa ülkelerinde yer almakta olan yerel yönetimlerin, senenin belli dönemlerinde bir araya gelerek yaptıkları Habitat Konferansları, Birleşmiş Milletler Kent Zirveleri vb. küresel eylem planlarının yapıldığı toplantılarda, Cittaslow akımına ilişkin bilgilendirme ve tanıtım, bu felsefeye uygun yerel yönetim başkanlarını harekete geçirmiş, bu başkanlar da modeli kendi yerel yönetimlerine uyarlamışlardır. Tunç Soyer de Seferihisar Belediye Başkanı olarak bu akımın Türkiye’deki öncüsüdür. Soyer, bu konuyu incelemek, araştırmak ve geliştirmek üzere bir çalışma grubu oluşturmuş, bu grubun İtalya’daki merkezde inceleme ve araştırma yaparak uzmanlaşmasını sağlamıştır. Modelin Seferihisar’a uyarlanması yönünde yapılacak işler adım adım hayata geçirilmiştir.
Türkiye'de şimdiye kadar Muğla Akyaka, Isparta Eğirdir, Çanakkale Gökçeada, Sinop Gerze, Bolu Göynük, Şanlıurfa Halfeti, Bolu Mudurnu, Ordu Perşembe, Artvin Şavşat, İzmir Seferihisar, Sakarya Taraklı, Erzurum Uzundere, Kırklareli Vize, Isparta Yalvaç, Aydın Yenipazar, Muğla Köyceğiz ve Bitlis Ahlat "Yavaş Şehir" kabul edilmiştir. Bu işte öncülük yapan Seferihisar Belediyesi, söz konusu Yavaş Şehirlere başvuru ve kabul süreçlerinde teknik desteği sağlamış ve danışmanlık yapmıştır. Yavaş Şehir sayısının artması yönünde çalışmaları devam ediyor.
Tarihsel benliğini korumayı, sağlıklı bir büyümeyi ve yerel kalkınmayı hedefleyen Yavaş Şehir akımına Türkiye, 2009 yılında Ege Bölgesi’nde İzmir’in güneybatısında yer alan Seferihisar ilçesinin kabul edilmesiyle dahil oldu. Günümüzün İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, 2009 senesinde Seferihisar Belediye Başkanlığı yapıyordu ve Seferihisarlıların söylemlerine göre bu kabul sürecine büyük bir katkı sağlamıştır. Soyer, Haberler.com’un “Cittaslow Türkiye, Tunç Soyer ile Yola Devam Edecek” başlıklı haberinde verdiği bir demeçte bu konuda görüşünü şöyle açıklamıştı: “Bu birliğe üyelik dünyanın her yerinde prestij sağlayan bir şey. Dışarıdan sağlanacak kaynaklar konusunda eliniz güçleniyor. Ayrıca üyelik için istenen kriterler önünüze bir yol haritası koyuyor. Kentinizin gelişmesiyle ilgili tereddütsüz, tartışmasız bir sürecin içine girmiş oluyorsunuz. Hangi partiden seçilmiş olursanız olun, izleyeceğiniz yol haritası dünyanın her yerinde aynıdır. Bu üyelik size evrensel, uluslararası bir yol haritası sunuyor. Sizi herhangi bir gelişmiş dünya kentiyle aynı ligde, aynı standartta görüyor. Sizi diğer kentlerden ayıran en büyük faydası budur."
Üyelik için uygun olmanın bazı koşulları var. İlk olarak şehirlerin 50 binden fazla nüfusu olmaması gerekiyor. Organik tarım ve yerel üretim bir diğer önemli kriter. Hammade kaynaklarının korunması için çalışmalar yapılmalı ve “fast food” gibi tek tip kültürelleşmenin olmadığı bir yaşam alanı olmalı. Seferihisar da diğer Cittaslow üyeleri gibi tarih, nüfus, coğrafya vb. nitelikleri bakımından incelenmiştir. Belediye meclisinin çevre ve altyapı politikaları, yerel üretimin desteklenmesi, yapıların korunması, misafirperverlik gibi kriterlerden %50’sini tamamlaması gerekirken %73 başarı elde edip geçerli puan almayı başararak Türkiye’nin ilk Cittaslow’u olmaya hak kazanmıştır. Bu durum aslında yerel yönetimin bu durum karşısında ne kadar istekli olduğunun da bir göstergesi. Türkiye’nin de bu ağa katılmak için bu denli gayret etmesi ve değerlendirmede fazlasıyla yeterli bulunması aslında değerlerimizin kıymetini bilmemiz ve onlara sıkı sıkı sarılmamız gerektiğini hepimize yeniden hatırlatıyor.
Küçük ilçenin büyük adımları
Küreselleşmenin getirisi olan monoton ve tek tip yaşam tarzını reddeden Seferihisar, 2009 yılında Cittaslow ünvanını kazandıktan sonra bu kapsamda birtakım çalışmalar yaptı.
Seferihisar Belediyesi, farklı politika alanında önemli işler sergiledi. Yapılan işler, yönetimin de Cittaslow ilkesini önemsediğini ve prensiplerine sıkı bir şekilde bağlı olduğunu gösteriyor. Bu politikalar; çevre politikaları, sosyal ve kültürel politikalar, ekonomi politikaları ve eğitim politikaları olarak ayrılabilir. Örneğin; çevre politikasına yönelik olarak çevre dostu enerjinin kullanımını yaygınlaştırmak amaçlı Seferihisar Yenilenebilir Enerji Kooperatifi kuruldu. Kooperatifin amacı beldenin elektrik enerjisini güneş, rüzgar ve jeotermal kaynaklardan sağlamaktır. Bunun yanında kültür sanat alanında hem tarihi kale içinde çeşitli konserler, tiyatrolar ve sergiler yapılıyor, hem de Teos Yazarlar Evi bünyesinde yaratıcı yazarlık vb. eğitimler veriliyor. Yine kaleiçinde üretici kadınlara yönelik organik pazar kuruluyor. Aynı zamanda kadın emeğini ön plana çıkaran çeşitli üretim kooperatifleri oluşturuluyor. Seferihisar içerisinde eski konaklardan bir tanesi “Anı Evi” olarak kent belleğini tanıtmada etkili bir kültür evi olmuştur. Bu ev aynı zamanda Seferihisar’ın yemek kültürünü tanıtıcı misyona da sahip. Bütün bu faaliyetler arasında Seferihisar’ın belki de en bilinen ve çok fazla sayıda misafire ev sahipliği yapan Mandalina Festivali senede bir kez mutlaka yapılıyor. Mandalina hasatının yapıldığı festivalde çeşitli şenlikler, güzellik ve tasarım yarışmaları, söyleşiler ve konserler gerçekleşiyor. Seferihisar Belediyesi’nin bünyesinde kurulmuş olan Çocuk Belediyesi, seçimle başa gelen başkanı, başkan yardımcısı ve meclis üyeleriyle küçük bir belediye modeli oluşturuyor. Çocukların hak ve eğitimleri üzerine çalışmalar yapan belediyede, güzel bir kütüphane, amfi tiyatro, derslikler ve atölyeler bulunuyor. İlçe belediyesinden bu küçük belediye modeli için etkinliklerde kullanılmak üzere bir bütçe ayrılıyor. Ayrıca Gençlik Merkezi de bulunuyor ve burada çoğunlukla spor faaliyetleri, sanatsal eğitimler ve etkinlikler yapılıyor. Ek olarak, motorsuz taşıt özendirme amacıyla Seferihisar-Sığacık arası bisiklet yolu yapılmıştır.
Ege’nin sakin bir kenti denince yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarını anmamak olur mu? Yüzyıllardır farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan antik şehirler, günümüzde turistlerin uğrak noktası haline gelmiştir. Teos Antik Kenti de Ege tarihinin bir aynası ve Seferihisar turizminin başrolündedir. Seferihisar, bu noktada da Cittaslow’un yerel ve tarihi değerlere bağlı kalma ilkesini takip ediyor ve Teos Antik Şehri’ni doğal yapısıyla, müdahale etmeden koruyor. M.Ö. 2000-2500 yıllarına dayanan Teos Antik Şehri, hem tarihi dokunun korunmasıyla hem de binlerce yıllık anıt zeytin ağaçlarıyla ziyaretçilerin ilgisini çekiyor ve yılın dört mevsiminde ziyaret için tercih ediliyor. Üstelik, Seferihisarlılar da bundan yararlanıyor. Zeytin ağaçları ve bu ağaçların gördüğü büyük ilgi, beraberinde dayanışmayı da getiriyor. Yine senede bir kez bu kadim zeytin ağaçlarından toplanan zeytinlerin sıkımı ile elde edilen özel yağ, antik şehrin içerisinde yapılan şenlik ve müzayede ile satılıyor, geliri Seferihisar kimsesiz çocuklar, sokak hayvanları vb. dezavantajlı gruplar yararına kullanılıyor. Halk arasında örnek alınması gereken bir yardımlaşma örneği sergileniyor.
Seferihisar Belediyesi bünyesinde gerçekleştirilen bütün bu etkinlikler, Seferihisar’ın Cittaslow olma sebeplerini ve bu ünvanı kazandığı günden bugüne ne gibi çalışmalar gerçekleştirdiği sorularına birer cevap niteliğinde. Kültürel değerlerini, yerel üretimini ve tarihi yapısını korumak adına 2009 yılından günümüze küçük bir ilçe için çok büyük adımlar atılmıştır. Ülkemizde buradan esinlenen pek çok şehir var ve birçoğu Cittaslow olma yönünde Seferihisar’dan ilham alarak emin adımlarla ilerliyor.
Son yılların parlayan yıldızı
Türkiye’nin son 5 seneye kadar keşfedilmeyi bekleyen tatil yerlerinden biri olan Seferihisar, Cittaslow şehri olduktan sonra yaptığı etkinlikler ve reklamlarla turizm sektöründe artan bir ivme kazanmıştır. Özellikle benim de çocukluk yıllarımı geçirdiğim ve yaz aylarını hala geçirmekte olduğum Sığacık, son yıllarda büyük bir ilgi odağı olmuştur. İlçenin 2016 yılından itibaren 13 mavi bayraklı plaja sahip olması, doğal güzelliklerini dikkatle koruması, ilçenin hem kıyı turizminde hem de tarih turizminde sevilen ve tercih edilen bir tatil bölgesi olmasını sağlıyor. Son yıllarda birçok film çekimine de ev sahipliği yapıp kendini daha geniş kitlelere tanıtmıştır. Uzun yıllardır Pazar günleri kaleiçinde yerli üreticilerin ürünleriyle kurulan halk pazarları ve yerli halkın misafirperverliği ile de dikkatleri üzerine çekip, ziyaretçileri tekrar tekrar konuk ediyor. Bu sebeplerle, ilçe ekonomisinin büyük bir kısmı turizm sektöründen besleniyor.
Ege’nin sakin bir kenti denince yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarını anmamak olur mu? Yüzyıllardır farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan antik şehirler, günümüzde turistlerin uğrak noktası haline gelmiştir. Teos Antik Kenti de Ege tarihinin bir aynası ve Seferihisar turizminin başrolündedir. Seferihisar, bu noktada da Cittaslow’un yerel ve tarihi değerlere bağlı kalma ilkesini takip ediyor ve Teos Antik Şehri’ni doğal yapısıyla, müdahale etmeden koruyor. M.Ö. 2000-2500 yıllarına dayanan Teos Antik Şehri, hem tarihi dokunun korunmasıyla hem de binlerce yıllık anıt zeytin ağaçlarıyla ziyaretçilerin ilgisini çekiyor ve yılın dört mevsiminde ziyaret için tercih ediliyor. Üstelik, Seferihisarlılar da bundan yararlanıyor. Zeytin ağaçları ve bu ağaçların gördüğü büyük ilgi, beraberinde dayanışmayı da getiriyor. Yine senede bir kez bu kadim zeytin ağaçlarından toplanan zeytinlerin sıkımı ile elde edilen özel yağ, antik şehrin içerisinde yapılan şenlik ve müzayede ile satılıyor, geliri Seferihisar kimsesiz çocuklar, sokak hayvanları vb. dezavantajlı gruplar yararına kullanılıyor. Halk arasında örnek alınması gereken bir yardımlaşma örneği sergileniyor.
Seferihisar Belediyesi bünyesinde gerçekleştirilen bütün bu etkinlikler, Seferihisar’ın Cittaslow olma sebeplerini ve bu ünvanı kazandığı günden bugüne ne gibi çalışmalar gerçekleştirdiği sorularına birer cevap niteliğinde. Kültürel değerlerini, yerel üretimini ve tarihi yapısını korumak adına 2009 yılından günümüze küçük bir ilçe için çok büyük adımlar atılmıştır. Ülkemizde buradan esinlenen pek çok şehir var ve birçoğu Cittaslow olma yönünde Seferihisar’dan ilham alarak emin adımlarla ilerliyor.
Son yılların parlayan yıldızı
Türkiye’nin son 5 seneye kadar keşfedilmeyi bekleyen tatil yerlerinden biri olan Seferihisar, Cittaslow şehri olduktan sonra yaptığı etkinlikler ve reklamlarla turizm sektöründe artan bir ivme kazanmıştır. Özellikle benim de çocukluk yıllarımı geçirdiğim ve yaz aylarını hala geçirmekte olduğum Sığacık, son yıllarda büyük bir ilgi odağı olmuştur. İlçenin 2016 yılından itibaren 13 mavi bayraklı plaja sahip olması, doğal güzelliklerini dikkatle koruması, ilçenin hem kıyı turizminde hem de tarih turizminde sevilen ve tercih edilen bir tatil bölgesi olmasını sağlıyor. Son yıllarda birçok film çekimine de ev sahipliği yapıp kendini daha geniş kitlelere tanıtmıştır. Uzun yıllardır Pazar günleri kaleiçinde yerli üreticilerin ürünleriyle kurulan halk pazarları ve yerli halkın misafirperverliği ile de dikkatleri üzerine çekip, ziyaretçileri tekrar tekrar konuk ediyor. Bu sebeplerle, ilçe ekonomisinin büyük bir kısmı turizm sektöründen besleniyor.
“Çorbada tuzum olduğu için mutluyum”
Seferihisar’ın Cittaslow olduğu dönemde Belediye Başkanı Tunç Soyer’in yanında danışmanlık yapan ve hâla görevini İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde sürdüren Ruhisu Can Al, turizm sektörünün hızla ilerlemesi konusunda duyduğu mutluluğu anlatıyor. Ruhisu Can Al:
“Yaptığımız ve hayata geçirdiğimiz Cittaslow markası İtalya’dan gelen heyetler tarafından her yıl incelemeye alındı ve halen alınmaktadır. Türkiye’de ilk yavaş şehir ünvanı almış ilçemiz artık çok tanınmaya başlanmış, özellikle büyük şehirlerin hengâmesinden bunalanlar için cazibe merkezi hâline gelmiştir. Yerel halk da turizm gözdesi haline gelen ilçemizde ekonomik bakımdan önemli bir rahatlama ve refah düzeyine gelmiştir.”
Ancak bir takım endişeleri de yok değil. Seferihisar’ın yavaş şehir olmasının getirdiği bu hızlı ilgiye dayanıp dayanamayacağı da bir soru işareti. Al:
“Ancak bu durumun beraberinde getirdiği nüfüs artışı Cittaslow için en önemli kriteri (50.000 kişiyi aşmama) tehlikeye sokmuştur. Henüz işçe nüfüsü 50 bin kişi olmamıştır ama maalesef çok yaklaşmıştır.” diyor.
Bütün bu endişelere rağmen Al, Seferihisarlı olmanın gururunu yaşıyor. “Her şeye rağmen bizler bu güzel hareketin öncüleri olduk, Türkiye’de ve yavru vatanımız Kıbrıs’ta onlarca Cittaslow un oluşmasına önderlik ettik, destek verdik. Bu yönde çalışmalarımız daha büyük ölçekte devam ediyor. Doğup büyüdüğüm ilçemde, bu hareketin öncesi ve sonrası değişimleri, gelişimleri gururla izlerken çorbada tuzum olduğu için mutluyum.” diyor.
“Doğal güzellikleri kıyaslanamaz bir coğrafya”
“Seferihisarlı” tanımı Yavaş Şehir ünvanından sonra yerli halkla sınırlı kalmıyor. Günümüzde bu kişilerin kimi doğma büyüme Seferihisarlı, kimi de göç edip buraya yerleşmiş, kendisini buraya ait hisseden bir nevi fahri Seferihisarlılar. Beyaz yakalılar, göçmen halk ve fahri Seferihisarlılar grubunun çoğunluğunu oluşturuyor.
Seferihisar’da yıllardır zeytin işletmeciliği yapan, benim de yakinen tanıdığım Umur Kemal Ozanoğulları da küreselleşmeden kendini soyutlayan ve burada kendine yepyeni bir yaşam kuran göçmen halkın arasından. ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği’nden mezun olup, Amerika’da uzun yıllar çalıştıktan sonra, 2009 yılından itibaren Seferihisar’a temelli yerleşen Ozanoğulları buraya yerleşmekle kalmamış; çiftçi malları başkanlığı, Kent Konseyi genel sekreterliği, Doğa Sanat Felsefe Derneği başkanlığı gibi çeşitli platformlarda da aktif olarak sosyal sorumluluk projesi yapmıştır. Ozanoğulları, Seferihisar serüvenini ve doğal güzelliklerine olan hayranlığını Napa Vadisi benzetmesi yaparak dile getiriyor:
“Konunun uzmanı olmadığım halde zeytinciliğe merak sardım. Zeytin arazileri alarak tarımla ilgili serüvene de başladım. Amerika ve Avrupa’da gördüğüm sayısız doğal güzellikle kıyaslanamaz bir coğrafyada yaşadığımızı da doğa ile iç içe yaşamaya başladığımda net bir şekilde gördüm. Arkadaşlarıma burası biraz ilgiyle, Napa Vadisi’nden daha güzel olur derim her zaman. Bakir kalmış topraklarda organik / ilaçsız zeytincilik için de elverişli araziler bulmakta zorlanmadım.”
Ozanoğulları, bir anlamda yerel yönetimle çiftçilerin arasında üstlendiği köprü görevini de anlattı:
“Yavaş şehir gibi bir projeyi hayata geçirme çabasında olan yerel yönetime çiftçi malları birlik başkanı olarak destek sağladım. Bu birlik çatısı altında çiftçilerin hakları ve mallarının korunmasını için yasalar çerçevesinde işlemler yaptık, yapmaktayız. Aynı zamanda belediyemiz tarafından kuruluşu desteklenmiş olan Kent Konseyi’nde başkan yardımcısı olarak görev aldım. Halkın sesi olarak çalıştım, çalışmaktayım.”
Ozanoğulları da, Ruhisu Çenet gibi Seferihisar adına endişeleniyor. Yaşanan turist akınının doğal alanlara verebileceği zararlar konusundaki kaygılarını dile getiren Ozanoğulları:
“Son on yılda turizm açısından hızla gelişmesi, buraya olan göçün hızla artması, tarım arazisi olan mandalinalık ve zeytinliklerin imara açılmasına, yapılaşmaya terk edilmesine neden olmakta, bu da geleceğimiz için en önemli parametre olan tarımı tehdit etmektedir. Ben de yavaş şehir markasını elde etmenin bu olumsuz yönüne dikkat çekmiş olayım.” diyor.
“Çok geç olmadan önlem alınmalı”
Buket Atalay da şehrin karmaşasından uzaklaşıp yeni yaşantısını Seferihisar’da kuran göçmenler arasından. Son beş senedir Sığacık kaleiçinde bulunan Villa Lotus Konuk Evi ve Kafe işletmeciliğini yapan Atalay, Kent Konseyi, Doğa Sanat Felsefe Grubu gibi çeşitli platformlarda yer alan beyaz yakalılar arasından. Sosyal yapının yeni duruma uyumu, dışarıdan gelen turizm yatırımcıları ve yerli işletmeciler arasında aşırı göçe bağlı olarak yaşanan sürtüşmeler ve fikir ayrılıklarına dikkat çekerken, aynı zamanda kaleiçinde yapılan sanatsal etkinlikler ve aynı günlerde kurulan organik pazarlarla doğru orantılı olarak turist artışı olduğunu söyledi. Bu artışa bağlı olarak zamanla yeni yatırımlar yapılması ve maalesef bu yatırımlar sonucu taleplerin de el emeği yerine fabrikasyona yönlenmesi konusunda bir takım kaygıları olan Atalay, bu duruma karşı denetlemelerin de yetersiz olduğu konusunda endişelerini dile getirdi. Atalay:
“El emeği göz nuru ile üretilen ürünler fabrikasyon mallarla rekabet edemez hale geldi. Siyasi kaygı sebebiyle yerel yönetim denetleme ve yaptırımları ise oldukça zayıf kaldı. Hızla ve kontrolsüz büyümek ilçeye olumlu olumsuz bir çok faktörle karşı karşıya bıraktı. Bu şirin ege kasabasının başta doğal güzellikleri olmak üzere, tarihi dokusunu da özenle korumamız gerekiyor. Bunun için herkes elimden geleni yapmalı, bu yönde ciddi bir şekilde organize olmalıyız. Çevredeki esnaf dostlarla sık sık bu durumu değerlendiriyoruz. Bir şey yapmak için çok geç olmadan, umarım etkin platformlar oluşturabiliriz.” dedi.
Belediye çalışanından yerli üreticisine ve esnafına kadar halkın büyük bir kesimi Seferihisar’ın Cittaslow olmasının ardından ekonomik, tarımsal ve kültür-sanat faaliyetlerin artış göstermesinden dolayı büyük bir mutluluk içindeyken, bu küçük şehre zarar gelebileceği ve itibarının zedeleneceği konusunda da endişeli. Ben de yaz ve ara tatillerimin büyük bir kısmını geçirdiğim ve küçüklüğümden beri gelişimine bire bir şahit olduğum Seferihisar’ın turist akınına uğraması ve ilçeye talebin büyük bir oranda artması konusunda çok mutluyum; fakat umarım hepimizin tekdüzelikten ve hengâmeden kendimizi soyutlamak adına ziyaret edip temiz havayı içimize çektiğimiz Seferihisar, tüm güzellikleriyle kendini muhafaza etmeye devam eder.
Seferihisar’ın Cittaslow olduğu dönemde Belediye Başkanı Tunç Soyer’in yanında danışmanlık yapan ve hâla görevini İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde sürdüren Ruhisu Can Al, turizm sektörünün hızla ilerlemesi konusunda duyduğu mutluluğu anlatıyor. Ruhisu Can Al:
“Yaptığımız ve hayata geçirdiğimiz Cittaslow markası İtalya’dan gelen heyetler tarafından her yıl incelemeye alındı ve halen alınmaktadır. Türkiye’de ilk yavaş şehir ünvanı almış ilçemiz artık çok tanınmaya başlanmış, özellikle büyük şehirlerin hengâmesinden bunalanlar için cazibe merkezi hâline gelmiştir. Yerel halk da turizm gözdesi haline gelen ilçemizde ekonomik bakımdan önemli bir rahatlama ve refah düzeyine gelmiştir.”
Ancak bir takım endişeleri de yok değil. Seferihisar’ın yavaş şehir olmasının getirdiği bu hızlı ilgiye dayanıp dayanamayacağı da bir soru işareti. Al:
“Ancak bu durumun beraberinde getirdiği nüfüs artışı Cittaslow için en önemli kriteri (50.000 kişiyi aşmama) tehlikeye sokmuştur. Henüz işçe nüfüsü 50 bin kişi olmamıştır ama maalesef çok yaklaşmıştır.” diyor.
Bütün bu endişelere rağmen Al, Seferihisarlı olmanın gururunu yaşıyor. “Her şeye rağmen bizler bu güzel hareketin öncüleri olduk, Türkiye’de ve yavru vatanımız Kıbrıs’ta onlarca Cittaslow un oluşmasına önderlik ettik, destek verdik. Bu yönde çalışmalarımız daha büyük ölçekte devam ediyor. Doğup büyüdüğüm ilçemde, bu hareketin öncesi ve sonrası değişimleri, gelişimleri gururla izlerken çorbada tuzum olduğu için mutluyum.” diyor.
“Doğal güzellikleri kıyaslanamaz bir coğrafya”
“Seferihisarlı” tanımı Yavaş Şehir ünvanından sonra yerli halkla sınırlı kalmıyor. Günümüzde bu kişilerin kimi doğma büyüme Seferihisarlı, kimi de göç edip buraya yerleşmiş, kendisini buraya ait hisseden bir nevi fahri Seferihisarlılar. Beyaz yakalılar, göçmen halk ve fahri Seferihisarlılar grubunun çoğunluğunu oluşturuyor.
Seferihisar’da yıllardır zeytin işletmeciliği yapan, benim de yakinen tanıdığım Umur Kemal Ozanoğulları da küreselleşmeden kendini soyutlayan ve burada kendine yepyeni bir yaşam kuran göçmen halkın arasından. ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği’nden mezun olup, Amerika’da uzun yıllar çalıştıktan sonra, 2009 yılından itibaren Seferihisar’a temelli yerleşen Ozanoğulları buraya yerleşmekle kalmamış; çiftçi malları başkanlığı, Kent Konseyi genel sekreterliği, Doğa Sanat Felsefe Derneği başkanlığı gibi çeşitli platformlarda da aktif olarak sosyal sorumluluk projesi yapmıştır. Ozanoğulları, Seferihisar serüvenini ve doğal güzelliklerine olan hayranlığını Napa Vadisi benzetmesi yaparak dile getiriyor:
“Konunun uzmanı olmadığım halde zeytinciliğe merak sardım. Zeytin arazileri alarak tarımla ilgili serüvene de başladım. Amerika ve Avrupa’da gördüğüm sayısız doğal güzellikle kıyaslanamaz bir coğrafyada yaşadığımızı da doğa ile iç içe yaşamaya başladığımda net bir şekilde gördüm. Arkadaşlarıma burası biraz ilgiyle, Napa Vadisi’nden daha güzel olur derim her zaman. Bakir kalmış topraklarda organik / ilaçsız zeytincilik için de elverişli araziler bulmakta zorlanmadım.”
Ozanoğulları, bir anlamda yerel yönetimle çiftçilerin arasında üstlendiği köprü görevini de anlattı:
“Yavaş şehir gibi bir projeyi hayata geçirme çabasında olan yerel yönetime çiftçi malları birlik başkanı olarak destek sağladım. Bu birlik çatısı altında çiftçilerin hakları ve mallarının korunmasını için yasalar çerçevesinde işlemler yaptık, yapmaktayız. Aynı zamanda belediyemiz tarafından kuruluşu desteklenmiş olan Kent Konseyi’nde başkan yardımcısı olarak görev aldım. Halkın sesi olarak çalıştım, çalışmaktayım.”
Ozanoğulları da, Ruhisu Çenet gibi Seferihisar adına endişeleniyor. Yaşanan turist akınının doğal alanlara verebileceği zararlar konusundaki kaygılarını dile getiren Ozanoğulları:
“Son on yılda turizm açısından hızla gelişmesi, buraya olan göçün hızla artması, tarım arazisi olan mandalinalık ve zeytinliklerin imara açılmasına, yapılaşmaya terk edilmesine neden olmakta, bu da geleceğimiz için en önemli parametre olan tarımı tehdit etmektedir. Ben de yavaş şehir markasını elde etmenin bu olumsuz yönüne dikkat çekmiş olayım.” diyor.
“Çok geç olmadan önlem alınmalı”
Buket Atalay da şehrin karmaşasından uzaklaşıp yeni yaşantısını Seferihisar’da kuran göçmenler arasından. Son beş senedir Sığacık kaleiçinde bulunan Villa Lotus Konuk Evi ve Kafe işletmeciliğini yapan Atalay, Kent Konseyi, Doğa Sanat Felsefe Grubu gibi çeşitli platformlarda yer alan beyaz yakalılar arasından. Sosyal yapının yeni duruma uyumu, dışarıdan gelen turizm yatırımcıları ve yerli işletmeciler arasında aşırı göçe bağlı olarak yaşanan sürtüşmeler ve fikir ayrılıklarına dikkat çekerken, aynı zamanda kaleiçinde yapılan sanatsal etkinlikler ve aynı günlerde kurulan organik pazarlarla doğru orantılı olarak turist artışı olduğunu söyledi. Bu artışa bağlı olarak zamanla yeni yatırımlar yapılması ve maalesef bu yatırımlar sonucu taleplerin de el emeği yerine fabrikasyona yönlenmesi konusunda bir takım kaygıları olan Atalay, bu duruma karşı denetlemelerin de yetersiz olduğu konusunda endişelerini dile getirdi. Atalay:
“El emeği göz nuru ile üretilen ürünler fabrikasyon mallarla rekabet edemez hale geldi. Siyasi kaygı sebebiyle yerel yönetim denetleme ve yaptırımları ise oldukça zayıf kaldı. Hızla ve kontrolsüz büyümek ilçeye olumlu olumsuz bir çok faktörle karşı karşıya bıraktı. Bu şirin ege kasabasının başta doğal güzellikleri olmak üzere, tarihi dokusunu da özenle korumamız gerekiyor. Bunun için herkes elimden geleni yapmalı, bu yönde ciddi bir şekilde organize olmalıyız. Çevredeki esnaf dostlarla sık sık bu durumu değerlendiriyoruz. Bir şey yapmak için çok geç olmadan, umarım etkin platformlar oluşturabiliriz.” dedi.
Belediye çalışanından yerli üreticisine ve esnafına kadar halkın büyük bir kesimi Seferihisar’ın Cittaslow olmasının ardından ekonomik, tarımsal ve kültür-sanat faaliyetlerin artış göstermesinden dolayı büyük bir mutluluk içindeyken, bu küçük şehre zarar gelebileceği ve itibarının zedeleneceği konusunda da endişeli. Ben de yaz ve ara tatillerimin büyük bir kısmını geçirdiğim ve küçüklüğümden beri gelişimine bire bir şahit olduğum Seferihisar’ın turist akınına uğraması ve ilçeye talebin büyük bir oranda artması konusunda çok mutluyum; fakat umarım hepimizin tekdüzelikten ve hengâmeden kendimizi soyutlamak adına ziyaret edip temiz havayı içimize çektiğimiz Seferihisar, tüm güzellikleriyle kendini muhafaza etmeye devam eder.
Yazılı kaynaklar:
Akman, E., Akman Ç., Karakuş M. (2018). Yavaş Şehir Kriterleri Çerçevesinde Seferihisar Belediyesinin Faaliyetlerinden Yerel Halkın Memnuniyet Düzeyi. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Cilt: 20, Sayı: 2
Köse, H. Hüseyin (2019). Sakin Şehirde (Cittaslow) Yaşayanların Misafirperverlik Anlayışlarının Yerli Turistlerin Şehri Tekrar Ziyaret Etme Niyeti Üzerindeki Etkisi: Seferihisar Örneği. Yüksek Lisans Tezi, Bursa Uludağ Üniversitesi İşletme Anabilim Dalı.
Seferihisar Yeni Haber Gazetesi: https://seferihisar.com
https://cittaslowturkiye.org/category/haber/
https://www.haberler.com/cittaslow-turkiye-tunc-soyer-ile-yola-devam-edecek-12085470-haberi/
Sözlü kaynaklar:
Buket Atalay: Villa Lotus Konuk Evi & Kafe sahibi, işletmecisi
Ruhisu Can Al: İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı danışmanı
Umur Kemal Ozanoğulları: Zeytin işletmecisi
Akman, E., Akman Ç., Karakuş M. (2018). Yavaş Şehir Kriterleri Çerçevesinde Seferihisar Belediyesinin Faaliyetlerinden Yerel Halkın Memnuniyet Düzeyi. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Cilt: 20, Sayı: 2
Köse, H. Hüseyin (2019). Sakin Şehirde (Cittaslow) Yaşayanların Misafirperverlik Anlayışlarının Yerli Turistlerin Şehri Tekrar Ziyaret Etme Niyeti Üzerindeki Etkisi: Seferihisar Örneği. Yüksek Lisans Tezi, Bursa Uludağ Üniversitesi İşletme Anabilim Dalı.
Seferihisar Yeni Haber Gazetesi: https://seferihisar.com
https://cittaslowturkiye.org/category/haber/
https://www.haberler.com/cittaslow-turkiye-tunc-soyer-ile-yola-devam-edecek-12085470-haberi/
Sözlü kaynaklar:
Buket Atalay: Villa Lotus Konuk Evi & Kafe sahibi, işletmecisi
Ruhisu Can Al: İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı danışmanı
Umur Kemal Ozanoğulları: Zeytin işletmecisi