Eylem DİNÇER
Aniden bir ses kulaklarınızı sağır edercesine beliriveriyor yanıbaşınızda. Duyabildiğiniz tek şey ise korku dolu insanların çığlıkları. Çaresizce olanları izliyorsunuz evinizin/iş yerinizin balkonunda, sokağın ortasında ya da ekranın başında. Bir dakika öncesinde nasıl kahkaha attığınız ya da gözünüzden akan bir damla yaş hepsi önemini yitirmiş, küçücük yüreğinize dolan korkuyla aradığınız kişilerin telefonlarınızı açması için dualar akıyor dudaklarınızdan. İlk değil bu telaşınız üstelik üçüncüye aynı kaygı, aynı korku içinizi sarıyor üstelik bu sefer acı veren ihtimaller içinizdeki Polyanna’ya savaş açmış. Şehrin göbeğinde yüzlerce masum, onlarca yitmiş hayat onlarca yaralı kuş…
Ankara’da gerçekleşen 20 Ekim 2015, 17 Şubat 2016 ve 23 Mart 2016 tarihlerinde üç farklı noktada maruz kalınan terör örgütü kaynaklı bomba saldırları, Ankara halkında geniş çaplı kaygı bozukluğuna yol açtı. 7’den 70’e herkesi sadece fiziksel olarak değil aynı zamanda psikolojik açıdan da olumsuz etkileyen saldırılar sonucu insanları sokağa çıkmaya korkar, geceleri uyuyamaz hale getiren psikolojik sebebi ve bu toplumsal kaygı bozukluğunun ne boyutta olduğunu Etki Terapi Merkezi Uzman Psikolog Ayşegül COŞKUN’un gözünden ele aldık.
Ankara’da birçok terapi merkezi 23 Mart 2016’da Kızılay/Güvenpark otobüs duraklarında gerçekleşen ve resmi kaynaklarca açıklanan sayıya göre 38 kişinin hayatnı kaybettiği 125 kişinin de yaralandığı üçüncü bombalı araba saldırısından sonra saldırıdan psikolojik olarak etkilenen herkese ücretsiz tedavi imkanı sağlayarak kucak açtı.
“İnsanlar her an yeni bir bomba patlayacakmış kaygısıyla sokağa çıkmaya korkuyor.”
Dileyen herkesin kaygılarını ve korkularını giderebilmek adına başvurabileceği bir sürü terapi merkezi olmasına rağmen bu nüfusu 4.5 milyonu aşan şehirde sadece bir avuç insan terapilerden yararlandı. Bu durumun nedenini ise Uzm. Psk. Ayşegül COŞKUN şöyle açıklıyor:
“ Terapi merkezimize bombalı saldırılarla ilgili danışmanlık hizmeti almak için sadece iki kişi başvurdu. Biri telefonla randevu alıp görüşmeye gelmedi, diğeri ise ilk görüşmeden sonra randevulaşmamız hatta telefonla da destek olmamıza rağmen ikinci görüşmesine gelmedi. Terapi merkezimiz Tunalı Hilmi Caddesi üzerinde olduğu için gelmekten korkuyordu ve gelmek için sürekli alternatif yollar arıyordu. En sonunda ikna oldu derken yine gelmedi. Yaşadığı kaygı gerçekten çok büyük çaplıydı. Tam bir travma geçiriyordu.”
Saldırıların birden fazla olması ve hepsinin de şehrin merkezi noktalarında olması yaşanılan kaygı bozukluğunu giderek artırırken yaşanılan krizle mücadeleyi de bir kat daha zorlaştırıyor. İnsan algısına göre saldırının yinelenebilir olma ihtimali geçmişte olan saldırılarla doğru orantılı olarak artıyor. Yaşanılan travma kişilerin önceki şemalarının ve dünyanın güvenilir, öngörülebilir bir yer olduğuna ilişkin temel psikolojik varsayımlarının yıkılmasına neden olarak, yaşamda bir düzen ve süreklilik olduğu inancının kaybolmasına yol açıyor. Travmatik yaşantıyla birlikte, kişiler kaygı/korku verici duygu ve deneyimlerle başaçıkmalarını sağlayacak içsel ya da dışsal bir güvenli yere sahip oldukları duygusunu kaybederler birbiri üstüne eklenen –üç farklı noktada gerçekleşen bombalı saldırılar gibi- stres kaynaklarının ortak etkisi de, görece daha az incinebilir bireylerde bile travma benzeri tepkilere neden olabiliyor.
Ölüm korkusu ve kaybetme korkusunda, ölüm korkusu baskın geliyor.
Büyük çaplı travmatik durumlarda olaya direk maruz kalanlarda daha belirgin olarak görülse de olay çevresinde bulunan herkeste insanın en ilkel benliği olan İD’in ortaya çıktığını ve dolayısıyla insanın kendi adına duyduğu arzuların yani saldırılara uyarladığımızda ölüm korkusunun kaybetme korkusuna nazaran baskın geldiğini açıklayan Coşkun, aynı zamanda halkın artık geleceğe yönelik planlar yapmaktan çekindiğini ve sadece anı kurtarmak adına nefes aldığını da sözlerine ekledi.
Travma Geçirdiğimizi Nasıl Anlarız?
Yaşanılan büyük çaplı yıkıma sebep olabilecek (deprem, sel gibi doğal afetler, saldırılar, savaşlar, cinsel ya da fiziksel saldırıya uğrama, çocuklukta yaşanan cinsel taciz ve tecavüzler, işkence görme, zorla kaçırılma, trafik kazaları, bireyin fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne yönelik; gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi içeren olayları yaşaması, ağır yaralanması vb.) olayların ardından bir süre bekleme ve izleme süreci gerekmektedir.. Bu süreç yukarıda saydığımız olaylara maruz kalanların ilk şoklarını yok olup beklenen üzüntülerinin etkisinin azalıp azalmayacağını gözlemlemek için izleme süreci olarak da adlandırılır. Eğer yaşanılan olayın etkisi giderek azalıyor ve olaya maruz kalan zamanla sosyal hayatına tekrar tutunabiliyorsa vaka travma olarak adlandırılmaz; fakat olayın şoku atlatılamayıp etkideki beklenen azalma ve sosyal alana yönelme gözlemlenemiyorsa vakanın travma geçirme ihtimali belirgin bir hal alıyor demektir.
Başa Çıkmak İçin Nasıl Bir Yol İzlenmeli?
Kaygı ve dünyaya karşı güven bozukluğuna yol açan travmalarda uzun bir tedavi süreci öne sürülmekte. Öncelikli olarak travmanın gerçek bir travma olup olmadığını anlamak için krizin üzerinden belirli bir sürenin geçmesi beklenirken, belirtiler belirli bir seyirde ilerliyorsa içselleşen kaygının ve güven kaybının şiddetini ölçmek üzere birebir görüşmeyle başlayan süreç daha sonra yerini aşamalı maruz kalmaya bırakıyor. Bu süreci son saldırı olan Güvenpark’ta anında bombalı saldırıya maruz kalan üniversite öğrencisi E.T. : “ Saldırıdan geçici işitme kaybı dışında yara almadan kurtulan şanslı insanlardandım tabii eğer çevrede olan biteni onca yardım çığlığını yaralı ve cansız bedenleri saymazsak. Saldırıdan birkaç gün sonra şoku atlatmıştım; fakat hayatıma kaldığım yerden devam edemiyordum. Her şey gözümün önündeydi ilk günkü gibi. 25 yaşındaydım ama yalnız uyuyamıyordum. Annem ve babamın arasında yattım geceler boyunca. Sürekli o anı yaşadığım kabuslar görerek uyandım. En sonunda destek almam gerektiğinin farkına vardım. Öncelikle sık sık gittiğim terapilerde kaygı noktalarımı tespit ettik. Daha sonrasında alternatif düşünce yolları geliştirip kaygı anında bu yollara başvurmaya çalıştım. Son olarak da aşamalı olarak patlama yerine gitmemi istedi psikoloğum. Önce çok yaklaşamadım, kaygım ve korkularım dayanılmaz noktada olduğu anda geri döndüm; fakat her seferinde daha da yaklaştım duraklara. Şu an ise herhangi bir kaygı yaşamadan ulaşımımı oradaki duraklardan sağlıyorum” şeklinde açıklıyor.
Peki ya yeni bir saldırı olursa…
Halkın travma etkisi yaratmasa da kaygı bozukluğuyla mücadele eden kesiminin şuanki durumu için alışkanlık sürecine geçildiğini ve etkilenenlerin olayın ilk günkü etkisinden çıktığını belirten Coşkun, artık korkunun sokaklardan süpürüldüğünü öne sürüyor. Fakat yeni bir saldırının gündeme gelmesiyle halkın nabzının eski ivmesine kazanacağını hatta büyük bir ihtimalle bir üst seviyeye taşınabileceğinin öngörüsünde. Bu durumda sadece bireysel kaygıları değil aynı zamanda ülkeye ve otoriteye karşı olan güvenin bir kez daha sarsılacağını vurgulamakta.
Hangi Terapi Merkezlerine Başvurulmalı?
Kızılay Güvenpark’ta Ankaralı’ları derinden etkileyerek gerçekleşen üçüncü bombalı saldırının ardından halkın geniş bir kesiminin gerek travma boyutunda gerekse kaygı bozukluğu boyutunda etkilendiği kanısına vararak sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan vatandaşların da ekonomik kaygı gütmeden yararlanabilmesi adına ücretsiz terapi imkanı sağlayan terapi merkezleri:
Etki Terapi Psikolojik Danışma Kişisel Gelişim ve Eğitim
Barbaros Mah. Tunalı Hilmi Cad. 89/80-81 ( Aynalı Çarşı)
Kavaklıdere / Ankara
Telefon : 0 312 426 79 33
Çalışma Saatleri: 09:00 – 19:00 (Hafta içi)
10:00 – 19:00 (Cumartesi)
11:00 – 18:00 (Pazar)
Ayna Klinik Psikoloji Destek Ünitesi (UYAREM)
Adres: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Odtü-kent 1605/2, 06531
Telefon:(0312) 210 6713
Çalışma Saatleri: 09:00 – 17:00 (her gün)
Aniden bir ses kulaklarınızı sağır edercesine beliriveriyor yanıbaşınızda. Duyabildiğiniz tek şey ise korku dolu insanların çığlıkları. Çaresizce olanları izliyorsunuz evinizin/iş yerinizin balkonunda, sokağın ortasında ya da ekranın başında. Bir dakika öncesinde nasıl kahkaha attığınız ya da gözünüzden akan bir damla yaş hepsi önemini yitirmiş, küçücük yüreğinize dolan korkuyla aradığınız kişilerin telefonlarınızı açması için dualar akıyor dudaklarınızdan. İlk değil bu telaşınız üstelik üçüncüye aynı kaygı, aynı korku içinizi sarıyor üstelik bu sefer acı veren ihtimaller içinizdeki Polyanna’ya savaş açmış. Şehrin göbeğinde yüzlerce masum, onlarca yitmiş hayat onlarca yaralı kuş…
Ankara’da gerçekleşen 20 Ekim 2015, 17 Şubat 2016 ve 23 Mart 2016 tarihlerinde üç farklı noktada maruz kalınan terör örgütü kaynaklı bomba saldırları, Ankara halkında geniş çaplı kaygı bozukluğuna yol açtı. 7’den 70’e herkesi sadece fiziksel olarak değil aynı zamanda psikolojik açıdan da olumsuz etkileyen saldırılar sonucu insanları sokağa çıkmaya korkar, geceleri uyuyamaz hale getiren psikolojik sebebi ve bu toplumsal kaygı bozukluğunun ne boyutta olduğunu Etki Terapi Merkezi Uzman Psikolog Ayşegül COŞKUN’un gözünden ele aldık.
Ankara’da birçok terapi merkezi 23 Mart 2016’da Kızılay/Güvenpark otobüs duraklarında gerçekleşen ve resmi kaynaklarca açıklanan sayıya göre 38 kişinin hayatnı kaybettiği 125 kişinin de yaralandığı üçüncü bombalı araba saldırısından sonra saldırıdan psikolojik olarak etkilenen herkese ücretsiz tedavi imkanı sağlayarak kucak açtı.
“İnsanlar her an yeni bir bomba patlayacakmış kaygısıyla sokağa çıkmaya korkuyor.”
Dileyen herkesin kaygılarını ve korkularını giderebilmek adına başvurabileceği bir sürü terapi merkezi olmasına rağmen bu nüfusu 4.5 milyonu aşan şehirde sadece bir avuç insan terapilerden yararlandı. Bu durumun nedenini ise Uzm. Psk. Ayşegül COŞKUN şöyle açıklıyor:
“ Terapi merkezimize bombalı saldırılarla ilgili danışmanlık hizmeti almak için sadece iki kişi başvurdu. Biri telefonla randevu alıp görüşmeye gelmedi, diğeri ise ilk görüşmeden sonra randevulaşmamız hatta telefonla da destek olmamıza rağmen ikinci görüşmesine gelmedi. Terapi merkezimiz Tunalı Hilmi Caddesi üzerinde olduğu için gelmekten korkuyordu ve gelmek için sürekli alternatif yollar arıyordu. En sonunda ikna oldu derken yine gelmedi. Yaşadığı kaygı gerçekten çok büyük çaplıydı. Tam bir travma geçiriyordu.”
Saldırıların birden fazla olması ve hepsinin de şehrin merkezi noktalarında olması yaşanılan kaygı bozukluğunu giderek artırırken yaşanılan krizle mücadeleyi de bir kat daha zorlaştırıyor. İnsan algısına göre saldırının yinelenebilir olma ihtimali geçmişte olan saldırılarla doğru orantılı olarak artıyor. Yaşanılan travma kişilerin önceki şemalarının ve dünyanın güvenilir, öngörülebilir bir yer olduğuna ilişkin temel psikolojik varsayımlarının yıkılmasına neden olarak, yaşamda bir düzen ve süreklilik olduğu inancının kaybolmasına yol açıyor. Travmatik yaşantıyla birlikte, kişiler kaygı/korku verici duygu ve deneyimlerle başaçıkmalarını sağlayacak içsel ya da dışsal bir güvenli yere sahip oldukları duygusunu kaybederler birbiri üstüne eklenen –üç farklı noktada gerçekleşen bombalı saldırılar gibi- stres kaynaklarının ortak etkisi de, görece daha az incinebilir bireylerde bile travma benzeri tepkilere neden olabiliyor.
Ölüm korkusu ve kaybetme korkusunda, ölüm korkusu baskın geliyor.
Büyük çaplı travmatik durumlarda olaya direk maruz kalanlarda daha belirgin olarak görülse de olay çevresinde bulunan herkeste insanın en ilkel benliği olan İD’in ortaya çıktığını ve dolayısıyla insanın kendi adına duyduğu arzuların yani saldırılara uyarladığımızda ölüm korkusunun kaybetme korkusuna nazaran baskın geldiğini açıklayan Coşkun, aynı zamanda halkın artık geleceğe yönelik planlar yapmaktan çekindiğini ve sadece anı kurtarmak adına nefes aldığını da sözlerine ekledi.
Travma Geçirdiğimizi Nasıl Anlarız?
Yaşanılan büyük çaplı yıkıma sebep olabilecek (deprem, sel gibi doğal afetler, saldırılar, savaşlar, cinsel ya da fiziksel saldırıya uğrama, çocuklukta yaşanan cinsel taciz ve tecavüzler, işkence görme, zorla kaçırılma, trafik kazaları, bireyin fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne yönelik; gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi içeren olayları yaşaması, ağır yaralanması vb.) olayların ardından bir süre bekleme ve izleme süreci gerekmektedir.. Bu süreç yukarıda saydığımız olaylara maruz kalanların ilk şoklarını yok olup beklenen üzüntülerinin etkisinin azalıp azalmayacağını gözlemlemek için izleme süreci olarak da adlandırılır. Eğer yaşanılan olayın etkisi giderek azalıyor ve olaya maruz kalan zamanla sosyal hayatına tekrar tutunabiliyorsa vaka travma olarak adlandırılmaz; fakat olayın şoku atlatılamayıp etkideki beklenen azalma ve sosyal alana yönelme gözlemlenemiyorsa vakanın travma geçirme ihtimali belirgin bir hal alıyor demektir.
Başa Çıkmak İçin Nasıl Bir Yol İzlenmeli?
Kaygı ve dünyaya karşı güven bozukluğuna yol açan travmalarda uzun bir tedavi süreci öne sürülmekte. Öncelikli olarak travmanın gerçek bir travma olup olmadığını anlamak için krizin üzerinden belirli bir sürenin geçmesi beklenirken, belirtiler belirli bir seyirde ilerliyorsa içselleşen kaygının ve güven kaybının şiddetini ölçmek üzere birebir görüşmeyle başlayan süreç daha sonra yerini aşamalı maruz kalmaya bırakıyor. Bu süreci son saldırı olan Güvenpark’ta anında bombalı saldırıya maruz kalan üniversite öğrencisi E.T. : “ Saldırıdan geçici işitme kaybı dışında yara almadan kurtulan şanslı insanlardandım tabii eğer çevrede olan biteni onca yardım çığlığını yaralı ve cansız bedenleri saymazsak. Saldırıdan birkaç gün sonra şoku atlatmıştım; fakat hayatıma kaldığım yerden devam edemiyordum. Her şey gözümün önündeydi ilk günkü gibi. 25 yaşındaydım ama yalnız uyuyamıyordum. Annem ve babamın arasında yattım geceler boyunca. Sürekli o anı yaşadığım kabuslar görerek uyandım. En sonunda destek almam gerektiğinin farkına vardım. Öncelikle sık sık gittiğim terapilerde kaygı noktalarımı tespit ettik. Daha sonrasında alternatif düşünce yolları geliştirip kaygı anında bu yollara başvurmaya çalıştım. Son olarak da aşamalı olarak patlama yerine gitmemi istedi psikoloğum. Önce çok yaklaşamadım, kaygım ve korkularım dayanılmaz noktada olduğu anda geri döndüm; fakat her seferinde daha da yaklaştım duraklara. Şu an ise herhangi bir kaygı yaşamadan ulaşımımı oradaki duraklardan sağlıyorum” şeklinde açıklıyor.
Peki ya yeni bir saldırı olursa…
Halkın travma etkisi yaratmasa da kaygı bozukluğuyla mücadele eden kesiminin şuanki durumu için alışkanlık sürecine geçildiğini ve etkilenenlerin olayın ilk günkü etkisinden çıktığını belirten Coşkun, artık korkunun sokaklardan süpürüldüğünü öne sürüyor. Fakat yeni bir saldırının gündeme gelmesiyle halkın nabzının eski ivmesine kazanacağını hatta büyük bir ihtimalle bir üst seviyeye taşınabileceğinin öngörüsünde. Bu durumda sadece bireysel kaygıları değil aynı zamanda ülkeye ve otoriteye karşı olan güvenin bir kez daha sarsılacağını vurgulamakta.
Hangi Terapi Merkezlerine Başvurulmalı?
Kızılay Güvenpark’ta Ankaralı’ları derinden etkileyerek gerçekleşen üçüncü bombalı saldırının ardından halkın geniş bir kesiminin gerek travma boyutunda gerekse kaygı bozukluğu boyutunda etkilendiği kanısına vararak sosyo-ekonomik düzeyi düşük olan vatandaşların da ekonomik kaygı gütmeden yararlanabilmesi adına ücretsiz terapi imkanı sağlayan terapi merkezleri:
Etki Terapi Psikolojik Danışma Kişisel Gelişim ve Eğitim
Barbaros Mah. Tunalı Hilmi Cad. 89/80-81 ( Aynalı Çarşı)
Kavaklıdere / Ankara
Telefon : 0 312 426 79 33
Çalışma Saatleri: 09:00 – 19:00 (Hafta içi)
10:00 – 19:00 (Cumartesi)
11:00 – 18:00 (Pazar)
Ayna Klinik Psikoloji Destek Ünitesi (UYAREM)
Adres: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Odtü-kent 1605/2, 06531
Telefon:(0312) 210 6713
Çalışma Saatleri: 09:00 – 17:00 (her gün)